Yazar Hakkında
FATMA KADIN KOYU / GELİBOLU - SAROZ
GELİBOLU / SAROZ - FATMA KADIN KOYU
Türkiye’nin kuzey Ege karasularında deniz yolu ile motorlu, yelkenli, yolcu gemileri ile seyir edenler bilirler ki Ege denizinden Çanakkale boğazı deniz yolu ile Marmara’ ya çıkanlar, inenler daralan akıntılı bu boğazda zorlu ama bir o kadar keyifli yolculuğu hayat boyu unutamazlar. Boğazın güney yakası Çanakkale ili çevresi, kuzey yakası kıyıları da yakın tarihimize şahitlik eden derin izler taşıyan Gelibolu tarihi yarımadasıdır.
Üzerinde doğa ve kültürel güzelliklerini barındıran kıyıları, her iki denize Marmara ve Ege’ye bakan birbirinden güzel sahil koylara sahiptir. Kuzey Ege denildiğinde ilk akla gelen yer Saroz Körfezi ve bu körfeze doğru açılan nadide kıyılarımız temiz deniziyle hala bakirliğini tüm gizemiyle taşımaktadır.
Ünlü Fransız deniz bilimcisi Kaptan Cousteau (Jacques - Yves Cousteau) üç tarafı denizlerle çevrili Trakya’nın yanı başında başka denizleri kıskandıracak Dünyada sadece beş yerden biri olan Saroz denizi, yılda üç kez kendini temizleyen bir körfez olduğunu belirterek övgü ile bahsetmiştir.
(Kaptan Cousteau (Jacques-Yves Cousteau) ve Calypso araştırma gemisi)
Özellikle Marmara bölgesinde Trakya ve İstanbul’ da yaşayanlar Gelibolu tarihi yarımadası, Saroz ‘un kuzey yönüne dönmüş kıyılarına gidenler epey şanslı olmakla beraber, hafta sonu olusun da hemen gidebilsek düşüncesiyle yakın bir kaçış noktasıdır. Bölgeye gelen aileler, ferdi ve guruplar olsun maceraperestlerin kültürel, tatil, yürüyüş, fotoğrafçılık, kampçılık, aletli dalıcılık ( scuba ) sualtı avcılığı, oltacılık yapmakta olduğu amatör ve profesyonellerin adeta adresidir. Doğa tutkunları bu bölgeye dört mevsim akın, akın gelmektedir.
Gezginler bölgede motel, otel, pansiyon konaklama imkânı az olduğundan doğa ile baş başa mümkünse kıyıya sıfır kalabilmenin peşindedirler. Bu ancak çadır kampı ile mümkün olacağından uygun koşulları sağlayabilecek doğanın tam içinde olmayı arzu edenler azınsanmıyacak kadar da çoktur. Kampçılar yapacakları faaliyet ve tatil için geldikleri bu güzel bölge de çok kısıtlı imkânlara sahip istedikleri yerde kamp yapabilmenin dışında, aslında daha güvenli şahsi araçları ile rahat ulaşabilecekleri noktalara, ailece, ferdi, turist guruplarıyla içinde elektrik, su, banyo ve tuvalet hizmeti alabilecekleri güvenli yererlerde kalmayı arzularlar.
Henüz karar vermediğimiz hangi sahil koya gideceğimizi tavsiye ile sorduğumuzda birkaç köylü vatandaşımız ısrarla Fatma Kadın Koyu dediler. İneceğimiz sahili yakından tanımak Fatma kadın koyunu iyice sormak bilgi almak üzere köyün sakinleri ile sohbete daldık.
Güneyli köyün de vatandaşlardan aldığımız bilgiler ise, eski muhtarın rahmetli validesi’nin ismi ile yaptırdığı (Fatma Yenilmez Hayratına 1972) çeşmesi yirmi dört saat kesintisiz tüm canlılara hayat veren bir su kaynağı olduğu koy ve bu koya daha sonra bu adını alarak Fatma Kadın Koyu olarak herkes tarafından bilinir olmuş. Koyun içinde on beş yılı geçkin bir süre bu civarda yaşayan biri tarafından nasıl olduysa gayri resmi çalıştırılmış. Gelibolu yarımadası üzerinde Saroz körfezinde bu yıl üç noktada resmi ihale edilerek yeni resmi sözleşmeli işletmeciler seçilmiş. Bunlar Kömür limanı, Değirmen düzü koyu ve Fatma kadın koyu. Yalnız Fatma kadın koyuna diğerlerine nazaran daha kısıtlı olanaklar ve imkânlar verildiği yönünde bilgiler aldık. Üstelik resmi yıllık kirasını ödediği halde sahile inen yolu ara, ara birileri kapatıp kimsenin inmemesini bu kıyıya ulaşılmaması için çaba gösterdiklerinin bilgisini paylaştılar.
Bu güzel topraklarda, Gelibolu tarihi yarımadasına yakışık almayan bu denli yaşanılanlar gerçekten şaşırtıcı değil mi?..!
Köyü arkanıza bıraktığınızda yolun sağında T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığından kiralanmıştır, yazılı olduğu Fatma Kadın Koyu cafe beach ( kafe sahil) levhası insanın dikkatini olumlu yönde çekiyor. Özellikle herkese güven veren uyarıcı bu levha gelenleri 700 metre sonra yurdumuzun güzel köşelerinden bir sahile indirecek muhakkak.
Kıyıya yakın koya inilecek ikinci bir yol olmasına rağmen her iki yolunda zorlu noktalar olduğu yönünde köyde bilgisini almıştık. Yolun bozuk olmasından yolunun yarısından zar zor manevra yapıp dönenleri görünce pek şaşırmadık. Neyse ki biz inmekte ısrarcıyız araştırmacı ruhumuz ile aracın altını biraz vura, vura bu yoldan ancak inebildik. Ülkemizin tanıtımına, güzelliklerine katkı sağlamak için yerli yabancı turisti güzelim koy’a ziyaret edemeden geriye dönmeleri, hele bir de iniş, ulaşım yolunun zaman, zaman kapatılması ve ulaşamaması için çaba göstermek ne acı değil mi?
Umarız Gelibolu belediyesi turizme güzel bir katkıda bulunarak tarihi Gelibolu yarımadasına yakışır şu güzelim koy için her aracın inebileceği 700 metrelik asfalt yol ile gereğini yapar.
İlk izlenimimiz, Fatma kadın koyu nadide bir mevkide denizi sığ, kumluk, sakin, sesiz doğa içinde içinizi bir huzur kaplıyor. Koyun solunda hemen, hemen Gelibolu yarımadasında her koyda sıklıkla görebileceğiniz tarihe tanıklık eden korugan (makineli tüfek yuvası) var ve size geçmişin izlerini fısıldayacak gibi duruyor sanki. Koy kuzeye dönük, yıldız yönden gelecek rüzgârlara açık, üstelik havanın açık olduğunda Saroz üç adalar manzaralı. Koyun denize çıkışında her iki ucu kayalık ve dik tepelik bir çanağa benziyor. Sağda ki tepenin üzerinde küçük sayfiye bir site göze çarpıyor.
Deniz kıyısı sahili sanki denize akıp gitmiş kumsal denizin içinde, arkasında kıyıya kadar uzanan sürülü ekinler toplanmış ayçiçeği tarlası ki koca arazi çorak görünümlü. Koya indiğinizde koyun solunda sanki bir başı boşluk sahipsizlik hakim çadır kent edası ile bir sürü bu mevkiye yakışmayan, yan yana dizilmiş düzensiz kime ait belli olmayan etrafa dağılmış bir sürü çadırlar, çevreleri çerçöp pislik içinde, çöpler atılmış, mangal izleri, içki şişeleri, tuvalet kâğıtları hele ki makineli tüfek yuvası çevresinde ise sıklaşıyor, açıkça çok kötü bir manzara koyun genel görünümü ile hiç bağdaşmıyor.
Koyun sağında ise dar bir alanda yoğunlaşmış hizmet veren ana tesis sıklaşan ağaçlık bölüm biraz kopuk gibi dursa da dinlenebileceğiniz yorgunluğunuzu atabileceğiniz yemyeşil bir vaha alan var. Koyun neredeyse kıyısına paralel dar alan içinde kalan üçte ikisine sahip tesis alanı kalabalık günlerde pek yeterli olmayacak gibi gözüken küçük bir büfesi ile gelenlerin taleplerini herhalde zor karşılamaya çalışıyordur.
İlk görüşte T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığına ait bir koy olduğuna inanmak hakikaten zor. Kıyıda birkaç oltacı ve ailece piknik için Güneyli den gelmiş güler yüzlü vatandaşlar ile sohbet edip konuştuk. Bir sorduk, bin ah işittik.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığından sadece koyun üçte ikisi bölümü ihalesi açılıp kiralanmış olmasına rağmen hiçbir alt yapı verilmemiş. Kiracı her şeyi verilen planlara göre kendi halinde imkânlarıyla sıfırdan yapmaya göğüslemeye çalışmış gözle görülür tesisi ortaya çıkartabilmek için.
Elektrik yokmuş..! Kendi imkânlarıyla koyun sağ tepedeki yazlık siteden rica minnet toprak altından elektrik hattı döşeterek tesise elektrik çekilmiş. Temiz su yokmuş...! Sadece tankerlerle, kurduğu depolara taşıma usulü ile konuluyormuş, fosseptik için yine keza tankerlerle haftanın belli günleri gidip gelinerek taşındığını belirttiler. Hele ki şu çadır kent görüntü kirliliğini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı sınırları içinde olduğu halde ihale edilmediğinden olsa gerek herhalde birileri burayı parsellemiş gibi çadırlarını kondurup yılın belli zamanlarında belli bir süreyi burada yıllardır geçirip kullandıklarını belirttiler. Tabi bu noktaya gelen giden mangal yakıp, içki içmek için saatlerce kalıp çöplerini bırakıp sonra naralar atanlar, hatta daha kötüsü uyuşturucu kullanan kişiler olduğunu, ailece gelenleri ve çocuklarına hiç münasip olmayacak hal ve hareketler ile ziyaretçilerin bir hayli rahatsız olup endişe ettiklerini, korktuklarını hiç huzurlu olamadıkları yönünde bize epeyce şikâyetlerini dile getirdi vatandaşlar. Güneyli köyünde oturan günübirlik sahile gelen vatandaşlar şu uyarıda ayrıca bulundular, koyun neredeyse sahil kenarına kadar her yıl sürülüp hazine hisseli ortakların ayçiçeği ekilip biçildiğini iddia ettikleri yönünde ısrarcı vurguladıkları konu bir hayli ciddi bir mesele gibi gözüküyor.
(Korugan yüzünü denizden gelecek düşmanına çevirmiş makineli tüfek yuvası etrafındaki çöplere kızarcasına sessizliğini koruyor.- Fotoğraf: Ömür ATİLA)
Buraya ilk kez gelip gören doğa sever iki mimar olarak, topluma, çevreye, turizme daha güzel katkı olabilecek akla ilk gelen basit yapılacakları şöyle bir sıraya koyduk....
Otobüs, minibüs tüm araçların tamamen etrafı görseli güzel, çepeçevre kapalı, bir güvenlik kontrolü kapısından geçmek kaydı ile koyun solundaki çadır kentin gerisine doğru yani geniş ayçiçeği tarlasını da kullanıma açıp otopark olarak kullanılmalıydı... Düzenlenmiş sıralı otoparkın, dinlenme tesisten uzak olması hem gürültü, hem de çevreye yayacak araçların yansıtacağı sıcaklığından uzaklaştırılmalıydı...
Koyun solu ve gerekli noktaları belki hızlı büyüyen sık ağaçlar dikilmeliydi...
Duş ve tuvalet sayısı artırılmalıydı.
Gece kalınabilecek nezih bir kamp alanı oluşturulmalıydı, günübirlik ziyaretçilerine daha iyi hizmet için belki genişçe bir restoran veya çok daha büyük bir büfe ile hizmet edilmeliydi...
Öyle isteyen elini kolunu sallayıp girmemeli, çöpünü sağa sola istediği gibi atıp bırakmamalı, kafasına göre çadırını kurup bir de dört mevsim bırakıp yine canı istediğinde gelip gitmemeli...
Aslında güzel bir beldenin böylesine güzel bir koyun içinde böyle bir tesis sadece koyun yarısına ait olması yerine, koyun tamamına ihale edilmiş tek işletmeciye verilmeliydi...Böylelikle tek elden sahip olacak şekilde düzenleme yapılmalı ve koyun tamamı tek kullanıma açık olmalıydı.
Buraya tatil için kültür, tarihi yaşayabilmek için gelecek yerli, yabancı turistler için daha kaliteli, daha güvenli, daha medeni bir ortamda herkes mutlu ve huzurlu olabilir. Bu ve bunun gibi yerlerde tabiî ki kiraya veren idarenin de kira öncesi mutlak bir alt yapıyı oluşturması kurması gerekli en azından elektrik, su, yol, çevre güvenliği , ağaçlandırma gibi hazırlanmış bir alan muhakkak olmalı. Zaten kiralayan işletmecilere olanak sağlandığında elinde geleni fazlasıyla güzelleştirmek için yapacaklardır.
Koyun sağındaki yoğun ağaçlıklı tesis gezgincilerin, maceracıların, ailelerin soluklanabileceği, gece çadır tatili ile konaklamak isteyebileceği küçük ama çok güzel bir kamp alanı olabilecek nitelikte, fakat sebebini anlayamadığımız bir şekilde yasakmış.
Peki, sorarım resmi işletilen kiralanıp kurulmuş tesiste kamp yapmak yasak olduğu halde neden tesisin yerine, koyun sol kısmı Fatma kadın çeşmesi yanı bir sürü düzensiz, keyfi kurulup gidilmiş, kimin olduğu belli olmayan, etrafı çöplük gibi çadırlara müsaade var... Sorarım ne demeli buraya? Akıl alacak gibi değil.
Umarız bu duruma yetkililer bir an önce el atar konuya sahip çıkar gereğini yapıp düzeltirler. Tek çatı altında toplanacak kontrollü temiz bir kamp alanı olur burada.
(Fatma Kadın Koyu, tertemiz Su altı - Fotoğraf: Mustafa ATABEY )
(Fatma Kadın koyu ? Fotoğraf: Mustafa ATABEY)
Gelibolu tarihi yarım adası, Gelibolu belediyesi sınırları içersinde kalan Güneyli köyü’nün gözdesi, Fatma Kadın Koyuna sahip çıkıp öncelikle buraya her araç sahibinin daha rahatça ulaşılabileceği uygun bir yol götürerek turizmime katkıda bulunmalı. Ülkemizin tanıtımında, yurt içi, yurt dışı olsun gezginlerin turistlerin memnuniyeti ile birbirlerine en güzel reklâmadır tavsiye etmek. Bir kişi on kişiye söyler, on kişi bir bakmışsınız bin kişiye anlatmış. Ülkemiz turizmi için tüm kurumların el ele verip gereksiz engelleri, formaliteleri kaldırıp ülkesini seven herkes elini taşın altına sokup gereğini yapmalı. Tüm yapılacak iyi niyetli çalışmalar hepimizin geleceği yarınlarımıza da miras olacaktır.
Fatma kadın koyuna ve burası gibi daha bilmediğimiz yerlere de gereken hassasiyeti göstermelerini tüm idarelerden, vatanseverlerden beklemek en güzel dileğimiz olsun.
Bir sonraki yazı dizimde görüşmek üzere sağlıcakla kalın...
Ömür ATİLA ( denizci & mimar ) araştırmacı yazar.
İlk Yorum Yazan Siz Olun