Seyahatten Önce Feyz Aldıklarım; Cengiz Arslanoğlu’ndan haber var…
Tek başına Dünya seyahatine çıkmadan önce yıllardır beynimde yüreğimde yer yapan bana göre özel denizciler vardı.Bu zaman zarfında ne teknem vardı,ne de yelkenli kayığım.Sadece deniz aşkım vardı,Karadeniz aşkı vardı.Dalgalı denizlerde yüzmekten başka hiçbir deneyimim yoktu.Facebook yoktu,youtube yoktu,google yoktu.Gazetelerden,tv’lerden,kitaplardan takip ettiğim,gördüğüm,okuduğum bende iz bırakan deniz hikayeleri vardı.
Seyahatten Önce Feyz Aldıklarım
Şov peşinde olmayan,spontane ünlenen,ciddiliklerinde baki kalan,örnek alınacak özelliklerinden ödün vermeyen,deniz tuzlu güneşli cesur halleriyle,söylemleriyle bende iz bırakanlar…
Neydi bu hikayeler,kimdi bu cesur denizciler?
Sadun baba malum,duayenemiz öncümüz.Onu fersah fersah öne alıyorum.Sadece Bodrum-Marmaris değil de Van’da,Trabzon’da,Konya’da,Edirne’deMaraş’ta,Sivas’ta Türkiye’nin dört bir köşesinde isminin anılması,tanınması için etkinlikler düzenlenmesi taraftarıyım.Okullarda ders kitaplarında azıcık da olsa bahsedilmesi taraftarıyım.Bence Barbaros’tan daha kıymetli,bence diyorum çünkü o zamanın şartlarında,manuel yelkenler ve tamamen manuel tekne ile Dünya’yı dolaşmak sadece dile kolay.Türkiye’de onu en iyi anlayan,gıyabında en derin hisseden,onu yaşayan ender insanlardan biriyim,belki de ilkim.Benim Sadun babadan tek farkım tamamen sıfır tekne,sıfır yelken bilgisiyle marşa basıp Dünya denizlerine çıplak,hiç bir seyir aleti olmayan tekne ile açılmam.Bu halimle onu iliklerime kadar hissettim,takdir ettim,cesurluğuna hayran kaldım.
Sadun babayı tarif ettiğim gibi anlamak,tanımak istiyorsanız pancar motorlu bir kayığa yelken takın,buyrun denizler sizi bekler.Hikayeler dinlemekle kalıcı olmaz, tatbik edeceksin.
Eğer yaşasaydı onunla baba oğul,abi kardeş,iki eski arkadaş gibi olmamız kaçınılmazdı.Çünkü ben de 8 nolu çam ağacına bağlanır orda yaşar,her gece rakının dibine vururduk.”Eski kurtlarla arkadaşlık fakültesi muhabbet enstitüsü” mezunuyum..
Zuhal-Osman Atasoy çifti.Beraber çıktıkları küçücük tekneleriyle Dünya seyahatlerinde iken doğan bir kız çocuğu sahibi olmaları.Bana çok enteresan gelmişti,iz bırakmıştı bende..Ve o tekne “uzaklar” şimdi İstanbul “Koç Deniz Müzesi”nde..
Hakan Öge..O’da küçük teknesiyle tek başına hayali ile çıkıyor ama Atlantik’te tabiri caizse denizkızı mucizesi ile karşılaşıyor Atlantik’in ortalarında denizkızını tekneye alıyor beraber Macellan’ın rotasıyla Dünya turunu tamamlıyor.”En büyük hayalim Dünya turunu tek başına yapmaktı ama hayatımın kadınını buldum denizde” sözü beni çok etkilemiş,iz bırakmıştı.Bu hikaye de çok enteresan gelmişti bana..
Özkan Gülkaynak..Küçücük ama bol yelkenli teknesiyle Atlantik’ten sonra seyahati tek başına tamamlaması.Asya taraflarında bir tatil beldesinde sanırım Maldivler’de tesadüf Mehmet Ali Brand’la karşılaşması.Tek başına olması ilgimi çekmiş,ara ara takip ederdim.Frankfurt’tayken kitabını sipariş ettim ama tekne alım ve Türkiye’ye getirme telaşından okuma fırsatım olmadı.
Erden Eruç…Çok enteresan bulduğum bir olayın kahramanı.”kas gücüyle devr-i alem” projesini harfiyen uygulayıp Dünya’yı küçük bir kanoyla,kürekle ve bisikletle dolaşan Dünya’da isim yapan bir denizcimiz.Atlantik ve Pasifik’i kürekle geçmenin rüyası bile olmaz.Ama bunu gerçekleştirdi.Bana enteresan da öte geldi,inanılmaz bir olay.
Haldun Karagöz..Büyük ve modern donanımlı bir tekne ile fazla tecrübesi olmadan tek başına çıkması ve bir çırpıda dönüp gelmesi dikkatimi çekmişti.İkinci projesi olan güney kutup seyahatini yaparken tesadüf Cabo Verde adaları Mindelo’da karşılaştık ve bende derin izler bırakan güzel bir üç gün birlikteliğimiz oldu.
Laura Dekker..Hollanda’lı 16 yaşındaki kız.Tek başına Dünya’yı dolaşıyor.Avrupayı ayağa kaldıran mahkemelerini Frankfurt’tayken tv’lerden takip eder izlerdim.Hollanda mahkemesi yaşı küçük olduğu için izin vermiyordu.Tabi onun tek başına nasıl,ne şekilde dolaştığını pek takip edemedim,sanırım kontrollü takip ediliyordu..
Dilek Ergül..Tek başına “kız çocuklarını eğitme,okutma” amaçlı bir projeyle yola çıkması ve Mindelo’dan çıktıktan 100 mil sonra teknenin arızalanması sonucu SOS veriyor,bir gün bekledikten sonra yardıma gelen gemiye biniyor,tekneyi ıssız bucaksız Atlantik’e bırakıp terkediyor ve Türkiye’ye dönüyor.Mindelo’dan çıkarken onu düşünerek kendimi motive ederdim.
Tek başına çıkacağım için bana ilginç gelen iz bırakan hikayeler böyle..Diğer Dünya turu yapmış denizcilerimizi Atlantik’ten sonra izleme,tanıma fırsatım oldu facebook denizci sayfalarından..
Bir de yolda face arkadaşı olduğum Dünya’yı dolaşmıs Selçuk Karamanoglu abim.Bir yazısında okuduğum çok doğru bulduğum ve hafızamda etiketlenen “şimdiki zamanın tekneleriyle Dünya turu çocuk oyuncağı” sözünü çok doğru buluyorum.
Valla öyle milyon dolarlık tekne ile bırakın Dünya denizlerini ben Mars’a giderim…
Şu an Dünya denizlerinde fazla şov yapmayan,youtube kullanmayan,facebook bile sık kullanmayan bildiğim 4 Türk teknesi var..
Karşılaştığım,arkadaş olduğum,çat pat dille tarzanca anlaştığım, içlerinde Dünya turunu iki defa yapmış olan da dahil çeşitli ülkelerin denizcileri içinde youtube,facebook vs. de dakka başı şov yapanı bilgiçlik taslayanı görmedim.Hep mütevazi hep mütevazi.Hatta ve hatta dikkatimi çeken bir hususta,Dünya turunda oldukları halde “ben Dünya turu yapıyorum” dememeleri sadece bir sonra gideceği yeri söyleyip sonrasını bilemiyorum demeleri..
Bir de dikkatimi çeken beni mest eden; Atlantik direk olayını anlatırken sağ ellerini yüreğine getirip pür dikkat dinlemeleri..
Bu arada ispanyolcamı da geliştirdim; ingilizce,almancadan sonra üçüncü dilim oldu.
Benim yollarda öğrendiğim,gördüğümdenizcilik karakteri hiç kimse kusura bakmasın Türk denizcilik anlayışı kriterlerine (genelde) uymuyor.
Denizcilikte şov/reklam/kopyala yapıştır,kulaktan dolma yoktur.Örnek olmak vardır,tecrübeler vardır onları aktarmak vardır,deniz sevdalılarını korkusuzca ürkütmeden dalgalara atmak vardır,sevgi vardır,dostluk vardır,respect vardır.
“Maviyi anlarsın.
Denizi anlarsın.
Mavi denizi,
Zor anlarsın.”
Ufkun az ötesinden deniz tuzlu sevgi ve saygılarımla..