Venedik Gezisi Notları
Venedik, kendine özgü kanalları, tarihi yapıları ve eşsiz atmosferiyle büyüleyici bir şehir. Her köşesinde sanat, tarih ve romantizmin izlerini taşıyan Venedik, adeta geçmişin içinde kaybolmanıza olanak tanıyan bir şehir. Bu kadar güzelliğin içinde, bir o kadar da kalabalık, keşmekeş ve insana şehirden kaçma duygusu veren bir ortamı barındırıyor.
Eşimle kasım ayının ilk haftası uzun bir hafta sonu tatili geçirmek üzere Venedik seyahati planladık. Bir kasım Cuma günü THY’nin sabah sekiz uçağı ile Venedik Marco Polo havalimanına yaklaşık iki saatlik bir uçuş ile ulaştık. İndiğimiz de yerel saat sabah sekiz kırk beş idi.
Erken indiğimiz için Cuma günü, Treviso ve Venedik Designer Outlet Noventa Di Piave gezisi yapmayı planlamıştık. Bunun için bir günlük araba kiraladık. Alandan Trevisoya ulaşmamız yaklaşık yarım saat sürdü. Küçük ama sevimli bir şehir.
Kahve molasından sonra alışveriş merkezine gitmek için hareket ettik. Yolculuk yaklaşık yarım saat sürdü. Venedik gezisi yapanlara vakitleri olursa gitmelerini öneririm.
Alışveriş sonrası arabayı teslim etmek üzere tekrar havalimanına geldik. Sonrasında Otelimize ulaşmak için Deniz otobüsü Alilaguna alternatifini kullandık. Biletler, havalimanındaki Alilaguna bilet gişesinden, iskeledeki bilet gişesinden veya internet üzerinden satın alınabilir. Diğer bir altenatif otobüsle şehre ulaşım. Deniz yoluna göre daha hızlı ulaşım olmasına rağmen ,biz deniz üstü manzara alternatifini tercih ettik.
Deniz otobüsü Alilaguna (veya deniz taksisi), havalimanından çok uzakta olmayan iskeleden hareket etmekte. Zaten alan içinde yönlendirmeler mevcut. Terminal binasını Venedik’e bağlayan iki hat var – mavi ve kırmızı. Mavi hat tüm yıl boyunca, kırmızı hat ise sadece Nisan’dan Ekim’e kadar çalışıyor. Güncel durumu Alilaguna web sitesinden takip edebilirsiniz.
Deniz otobüsüyle yaklaşık bir saat yirmi dakikalık yolculuktan sonra, San Marco meydanına ulaştık. Otelimiz meydandan sadece tekneyle ulaşımı olan ada oteli JW marriott idi.Otele gelişimiz geç olduğu için şehre dönmedik. Yemeğimizi otelde yedik.
Ertesi gün kahvaltıdan sonra otelin tekne servisiyle San Marco meydanına geldik. İndiğimiz iskelenin karşısınnda Dükler sarayı ve onun yanında, Venedik Ahlar köprüsü bulunuyordu. Fotoğraf çekimlerimizden sonra ,San marco meydanı ve Bazilikasına yöneldik.
Meydan kasım sonu olmasına rağmen çok kalabalık idi. Aziz Mark’ın Çan Kulesi meydanı yukardan görmek isteyenlere olanak sağlıyordu. Ama biz kuleye çıkma kuyruğuna girmedik.
Sonrasında Grand Kanal ve Rialto köprüsüne ulaşmak için ara sokaklara doğru yöneldik. Grand Kanal’a doğru ilerlerken Venedik’in labirent gibi dar sokaklarında kaybolmanın keyfini çıkardık. Her köşe başında karşımıza çıkan kanallar, köprüler ve rengarenk binalar, şehrin büyüleyici atmosferini hissetmemizi sağlıyordu. Bu sokaklarda yürürken, sanki zaman durmuş gibi hissettik. Tarih, her adımda bize eşlik ediyordu.
Grand Kanal’a ulaştığımızda, Venedik’in en ikonik manzaralarından biriyle karşılaştık: Rialto Köprüsü. Köprü, Grand Kanal’ın üzerinde yükselen muhteşem bir yapı. Üzerinde yürürken, kanalın iki yakasını süsleyen tarihi binalar ve gondolların suda süzülüşü gerçekten büyüleyiciydi. Rialto Köprüsü’nden manzarayı seyrederken, birkaç fotoğraf çekmeyi de ihmal etmedik.
Köprüden sonra, Rialto Çarşısı’na doğru yöneldik. Burası, Venedik’in en eski ve canlı pazarlarından biri. Taze balıklar, renkli sebzeler ve yerel ürünlerle dolu tezgahlar, şehrin günlük yaşamına dair bir pencere sunuyor. Çarşıda biraz dolaştıktan sonra, bir kafede oturup birşeyler içerek dinlendik.
Akşamüzeri, otelimize dönmeden önce, Campo Santa Margherita’ya uğradık. Burası, Venedik’in daha yerel ve öğrenci dostu bir bölgesi. Meydanda oturup bir şeyler içip , cicchetti lerin tadına baktık. Cicchetti de ne? diye soracak olursanız, Venedik’te yapabileceğiniz en Venedik’e özgü aktivitelerden biri. Öğleden itibaren her yerde ekmek üstü atıştırmalıkları her yerde bulabilirsiniz. Venedik’in turistik yerlerinden biraz uzaklaşmak, şehrin daha otantik yüzünü görmemizi sağladı.
Otele dönüp üstümüzü değiştirdik. Sonrasında akşam yemeği için, San Marco meydanına otelimizin servisiyle geldik. ,akşam karanlığında Venedik’in ışıltısını seyrederek meydanın araka sokaklarında yürümeye başladık. Burada “turistik olmayan restoran” diye bir şey bulmak gerçekten neredeyse, imkansız. Trip advisorda beğeni oranı yüksek bir yerde akşam yemeğimizi yedik. Ve otelimize geri döndük.
Ertesi gün, Venedik’in diğer önemli noktalarını keşfetmek için ,günlük kullanımlı vaporetto bileti aldık. Vaporetto dediğimiz şeyi minik bir vapur, suda giden bir otobüs gibi düşünün. Güncel fiyatlarını en.venezia.net/venice-vaporetto-tickets.html sitesinden öğrenebilirsiniz.
İlk durağımız Murano. Burası, cam sanatıyla ünlü bir ada. Burada cam atölyelerini gezebilirsiniz. Biz gezmedik. Ustaların el işi cam eserlerini izleme fırsatını her yerde görebilirsiniz.
Burano ise rengarenk evleri ve dantel ürünleriyle ünlü. Adanın renkli sokaklarında dolaşırken, her köşede fotoğraf çekmek için durmaktan kendimizi alamadık. Öğle yemeğini bu adada yedik. Yemek yediğimiz yerin adı Trattoria da Romano idi. Burayı öneririz.
Dönüş için Vapurumuzun saatini yakalayıp, San Marco meydanına döndük. Yine arka sokaklarda kaybolarak günü tamamladık.
Ertesi gün alana gitmek için Alilaguna deniz otobüslerini tercih ettik. Güncel fiyat listesine https://www.alilaguna.it/en web sitesinden ulaşabilirsiniz.
Venedik, gerçekten de her köşesi ayrı bir hikaye anlatan, büyüleyici bir şehir. Kısa ama dolu dolu geçen bir seyahati sizlerle paylaşmaya çalıştım. Yeni seyahat noktalarında görüşmek üzere…
Ömer BUMEDİAN
Yazı : Ömer BUMEDİAN © Copyright
Önceki Yazı