spot_img
Ana SayfaYazarlarBir Deniz Kızı – NADİRE BERKER

Bir Deniz Kızı – NADİRE BERKER

Bir Deniz Kızı – NADİRE BERKER

 

Sizlere önemli ilham kaynaklarımızdan biri olan Prof. Dr. Nadire Berker’i tanıtmak istiyorum.

Nadire yelkenle dünya turu yapan on Türk kadını arasında en çok yol yapan kadın denizcimiz. Aynı zamanda üç çocuk ve bir torun annesi bir hekim, meslek hayatını bedensel engelli çocuklara adamış bir fizik tedavi profesörü, 14 kitap yazmış bir yazar, koşucu, kürekçi ve evini kapatıp on yıldır dünya denizlerinde teknesinde yaşayan bir deniz aşığı.

Kendisiyle 2017 yılında Caddebostan Balıkadamlar Kulübü’nde tanıştım ve 45 yaşından sonra kürek sporuna başlamış olmama rağmen, Dünya Masterlar Kürek Şampiyonası’na gitme hayalim (benim çılgın projem) sırasında kürek çekmeyi öğrenmekle ilgili bana eşi ile birlikte çok yardımcı oldular. İlk kürek kitaplarımı bana eşi Selim bey hediye etmişti. Şu anda eşiyle birlikte yelkenlileri Keyif ile İspanya’dalar ve bu görüşmeyi whatsap ve e-postalar ile gerçekleştirdik. Nadire Berker benim için

 

‘Bir Kadın İsterse Her Şeyi En Güzel Şekilde Yapabilir ‘ sloganının en çarpıcı örneklerinden biri.

 

AVvXsEgpzE0yO7YjWX B4C5RxNRBXvtBhmB93eVOJOSMCyaDOnrZ5oE3iiN9NCvEA8UdJGyVQg8QLfziVirOfWtLS Llx3F82AidxS3gQ6J C2D0naJ0fmTD6W25r2jdXTyQBtpfIq8fgUe ReX65Z4Dvk4RdmSFSNNipY5 m OP69aXZDg 4XB4TTWWdX=w399 h400
2017, Caddebostan Nadire Berker
hamla olarak bana durgun su küreği antrenmanı verirken

Nadire’nin Deniz Sevgisi

Prof. Dr. Nadire Berker ve eşi Prof. Dr. Selim Yalçın on yıldır yelkenli tekneleri Keyif’le Nadire’nin çocukluk hayallerini süsleyen Galapagos, Markizler, Bora Bora, Yeni Zelanda, Madagaskar dahil 57 ülkeyi gezdiler ve hala da seyir yapmayı sürdürüyorlar. Nadire’nin yelken konusunda en büyük ilham kaynağı Türkiye’de amatör denizciliğin öncüsü, 1965-1968 yılları arasında yelkenle dünya turu yapan ilk Türk çift olan Sadun ve Oda Boro.

 

Kendi ailesinin kadınları da deniz sevgisiyle dolu, anneannesi ve annesi 1940-1950’lerde Boğaz’da küçük sandallarla kürek çeker, balığa çıkarlarmış. Nadire de 10-11 yaşlarındayken babasına yalvar yakar 4 metrelik bir sandal aldırmış. ‘Sihirli Yelkenliler’ kitabında Tuzla sahillerinde kürekli sandalıyla geçen çocukluk yıllarında kendisini denizler hakimi gibi hissettiğini yazmış.

 

Onbeş yaşındayken komşularının Pirat model 4,5 metre ahşap teknesinde yelken öğrenmeye başlamış. 1980’lerde rüzgar sörfü Türkiye’ye ilk geldiğinde heves edip kuzeninin ödünç verdiği sörfle Tuzla sahilinde tek başına uğraşıp kimi zaman açıklara sürüklenerek rüzgar sörfünü öğrenmiş. 1992 yılında İstanbul Yelken Kulübünün Türkiye’de erişkinler için ilk yelken kursunu açtığını duyunca kursun ilk öğrencisi olmuş. Hafta sonları iki aylık oğlunu bakıcıya emanet edip yelken öğrenmiş. 1995 yılında yaptırdığı Badem adlı Folkeboat modeli 8 metrelik ahşap yelkenlisiyle kısa rotalarda Marmara’da, daha sonra 2000-2003’te Anka ve 2006’dan sonra Ekip adlı yelkenlileriyle yazları Ege ve Adriyatik denizlerinde, kışın Marmara’da eşi ve üç çocuğuyla seferler yapmış. Bir yandan da 12 yıl boyunca İstanbul’da, evlerinin önündeki Hobiecat 17S katamaranlarıyla Tuzla’dan Adalar’a ve Sarayburnu’na kadar doludizgin yelken yapmış.

 

 

Eğitim Hayatı ve Meslek

Nadire Robert Kolej’i bitirdikten sonra annesinin ve dedesinin izinden giderek doktor olmuş, İstanbul Tıp Fakültesi’nden mezun olup Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Fizik Tedavi Ana Bilim Dalında profesörlüğe kadar yükselmiş. Biri denizcilik, diğeri tıp tarihi hakkında, diğerleri genellikle bedensel engelli çocukların tedavisi konusunda biri İngilizce 14 kitap yazmış.

İngilizce, Almanca, Fransızca, İspanyolca ve Endonezyaca olmak üzere beş yabancı dil biliyor.

 

Kürek ve Spor Hayatına Başlangıç

‘Kürek sporu ile 39 yaşında eşim sayesinde tanıştım’ diye anlatıyor. ‘O zamana kadar spor yapmazdım ve ciddi bir sigara tiryakisiydim ama küreğe başlamak hayatımı değiştirdi, kürek çekmeye başladıktan sonra sporcu oldum, Boğaz yarışını iki kere yüzdüm, dağ tırmanışları yaptım, triatlon bile yaptım’ diye anlatmaya devam ediyor. Daha iyi kürek çekebilmek için sigarayı bırakmış ve kondisyonunu arttırmak için koşmaya başlamış. Sayısını bilmediği yarı maraton ve üç kez 42.195 metre tam maraton koşmuş.

 

 

 

AVvXsEgnvpP5t3DF FgqLORGSh4eX7xoFT628NroI9EQnNAYutHuSIEccJjXlukSDUa9HzMaHRUvjeCWngK9Kga82xvhMVaSIMOPSua6yzuEsSb Z3v4UaYOFMh0ZLGLD UytikiXzh1X6sOtYs7cvbPKjksNbb02WP1Jo2WEAKNgJqwZRbuq bqYNyy PDY=w400 h265
Nadire Berker- Selim Yalçın
Antalya Maratonu Finişe el ele girerken

 

Küreğe başlama öyküsünü de neşeyle anlatıyor, ‘Eşim Selim gerçek bir kürek sporcusu ve kürek aşığıdır. Gençlik yıllarında İstinye Kürek İhtisas Kulübü’nde yetişmiş, 1981 yılında dönemin dar görüşlü yerel yönetim zihniyeti neticesi kayıkhane yıktırılınca mecburen sporundan kopmuş. Ama 29 yaşında vefat eden antrenörü Sait Deniz’in gençlere spor aşkını aşılamak için yaptıklarını hiç unutamamış, o da Sait Abi’si gibi kürek sporcusu yetiştirmeyi amaç edinmiş, peş peşe kulüpler kurmuş. Bana ‘kürek çekmek ister misin?’ diye sordu, ben de ‘ne var canım kürek çekmekte, benim küçükken sandalım vardı’ diye cevap verdim, çok güldü, ‘bu başka diyerek’ beni hayatımda ilk kez gördüğüm tek çifteye oturttu ve bu spora aşık oldum.

Sonraki antrenmanları şöyle hatırlıyorum:  Soğuk bir Ekim sabahı, saat 6:30. Caddebostan sahilinde dizlerime kadar soğuk suyun içindeyim. 40 cm eninde, 8 metre uzunluğundaki bir tekneyi bir yandan dalgayla karaya vurmasın diye tutuyor, bir yandan da 3 metre uzunluğundaki küreği teknenin yana doğru uzanan metal kollarının ucundaki ay iskarmoza takmaya çabalıyorum. Bu kolay bir iş değil, kürek palası bir yere vurmayacak, topaç suya girmeyecek şekilde tutmalı ve doğru yanın doğru tarafa bakmasını sağlamalıyım. Etrafımda henüz uyanan martılar teknenin üzerine konmaktan çekinmiyorlar. Kanadı kırılıp yanlış kaynamış küçük martı en cesuru. Şimdiye dek sakatlığı nedeniyle olsa gerek insanlardan ve etraftaki köpeklerden hiç düşmanlık görmediğinden yanıma yanaşmaktan çekinmiyor. O bizim sahilin küçük maskotu. Muhtemelen tekneye binip benle gelmek istiyor. Hava karanlık, su soğuk. Birazdan futa denilen bu narin ve titrek teknenin üzerinde hem devrilmeden durmaya hem de tekneyi elimden gelen en son hızla Dalyan’a kadar götürüp geri getirmeye çalışacağım. Daha önce devrilip düzelme çalıştım, talimliyim ama bu alacakaranlıkta deniz yüzmek için çok çekici görünmüyor. Ne yapalım, başa gelen çekilir. Kürek sporunu öğrenmeye çalışıyorum, sporların en meşakkatlisini ve en soylusunu! 

Hayat boyu hiç ciddi anlamda spor yapmamış, sporla lise çağlarındaki beden eğitimi dersleri ve seyircilik dışında hiç ilgilenmemiş, nefes açmak veya kilo vermek için olsun 100 metre bile koşmamış olan benim 40 yaşından sonra kürek öğrendiğimi duyan ailem ve arkadaşlarım bıyık altından veya suratıma açıktan gülüyorlar. Ama bilmedikleri bir şey var, kürek diğer hiçbir spora benzemiyor.

Uzun yıllar spor sakatlıklarının tedavisiyle uğraşan, Spor Akademisi’nde hocalık bile yapan, egzersiz ve sporu kas-iskelet sisteminin çeşitli hastalıklarında tedavi yöntemi olarak kullanan bir fizik tedavi ve rehabilitasyon profesörü olduğum için hiçbir sporu küçümsemediğimi, tüm sporculara sonsuz saygım olduğunu ve kürek çekmeye başladıktan sonra bu saygımın kat kat arttığını mutlaka söylemek isterim. Ama kürek diğer sporlardan farklı. Kimi sporcuların deyişiyle ‘Sporcular kürek çeker, diğerleri oyun oynar – Athletes row, others play games’. 

 

 

 

AVvXsEj68n4Vn9x772Y90zaDFOwBqQhKJPV 1DRxGFMYkZ9FWodM7u9WF3rSClKhBvRoVESd0CpMkt8neU jXPR0mxi2sFJiy WaUufbqYjUriDrFWPm7Ci8uOkiiU7W rXCZRcoOi7K1Sg CZeAeL8WWAsbW5LCS0wN0 GwCbzwTkDQnUEYbPzwkQSn7EX=w400 h300
Nadire Berker ilk defa tek çifteye binerken – Caddebostan Sahili

 

Nadire’nin Caddebostan Balıkadamlar Kulübünde Kürek Şubesinin Kuruluşuna Katkıları

Eşim Prof. Dr. Selim Yalçın önce 1993 yılında Heybeliada Su Sporları Klübü’nü kurmuştu, yeni yönetim kürek sporunu istemeyince 1996’da yine Heybeliada’da Moda Su Sporları Klübü’nü kurdu, ama 2001’de bu kulüp de kapanmış. Oradan yetişen sporcularından Tolga İlki yeni bir kürek kulübü kurmak amacıyla Caddebostan Balıkadamlar Kulübünün başkanına gidip sahildeki 8-10 metrekarelik depolarının bir köşesine kürekleri ve soyunup denize çıkarken giysileri koymak için izin almış. Ardından Nadire ve Selim yelkenlileriyle Heybeliada’daki tekne ve kürekleri getirmişler.  Eski kürekçilerden Görkem Güngör, peşinden eski İstinyelilerin katılmasıyla birlikte kürek şubesi çalışmalarına başlamışlar.

Nadire  ‘Kocadan Hoca olmaz’ kanununu uygulayarak küreğe burada eşi Selim ile değil, Tolga İlki ile başlamış, dört çifte eğitim teknesine ilk bindiğimde o kadar beceriksiz ki, sonunda Tolga ‘Nadire abla siz kürekleri içeri alıp oturun, dinlenin biraz’ demek zorunda kalmış. Ama Nadire kürek sporuna öylesine aşık olmuş ki, Caddebostan Balıkadamlar Kulübü’nde henüz iskele inşa edilmemişken sabahları saat beşte, karşıya Amerikan Hastanesi’ne işe gitmeden önce, alacakanlıkta, soğuk sularda dizlerine kadar suya girip tekne indirerek küreğe çıkmaya başlamış.  Tolga İlki ve Birol Çetin’le yaptığı ağır antremanlarla yetişmiş.

 

Balıkadamlar Kürek Takımının Giderek Başarılı Olması ve Nadire’nin Destekleri

Nadire Caddebostan’daki kulübün ilk yıllarını ‘kuruluşta gerekli paranın çoğunu kendi cebimizden verip, İstinyeli eski kürekçi arkadaşlarımızdan da destek alarak iskeleyi ve kayıkhaneyi yaptırdık, kürek ve malzemeleri genelde Selim ve ben aldık. Hatta tekne yokluğundan sporcularımız her yarıştan önce yalvar yakar başka kulüplerden ödünç aldığımız eski dört çiftelerle yarışa girmek zorunda kalıyor ve derece yapamıyorlardı. Para biriktirip Almanya’daki eski bir kürekçimizin de yardımıyla tamamen kendi bütçemizden bir dörtlü yarış teknesi ve dört adet tek, 8 adet de çifte kürek getirttik, Almanya’dan 13 metre boyundaki teknenin nakliyesi ve gümrük vergileri derken çok masrafımız olmuştu’ diyerek anlatıyor.

 

Nadire, Sapanca Gölünde, antrenörü Tolga İlki ve Caddebostan Kulübünden yetişen milli sporcu Alara Dirik’le birlikte

‘Sonraki yıllarda kulüpte yetişen genç sporcular yarışlarda başarılı oldukça tekne ve kürek ihtiyacı arttı, antrenör maaşı, takip teknesi, benzin gibi masraflarla başa çıkamaz hale geldik.  Ben de aile dostlarım Betek Boya Fabrikası’nın o zamanki sahibi Gözde Akpınar ve spor aşığı müdürleri Tayfun Küçükoğlu ve Gökhan Güner’i ikna ettim, Betek’in sponsorluğunu alınca çok rahatladık. Uzun yıllar süren destekleri için onlara hala müteşekkirim.’ diye anlatıyor Nadire.

 

Nadire’nin Ergometre Sevgisi

Kürek sporunun kara çalışmasında çok önemli bir alet olan ergometre zorlayıcı bir antrenman olmasına rağmen Nadire çok sevmiş ve evine Concept 2 ergometre alıp yaptığı antreman programına göre ergo çekmiş, hatta 14 Şubat Sevgililer Günü’nde 14 km ergo çekip eşine hediye etmiş.

 

Kürekçi hediyesi nasıl olur diye merak edenlere duyurulur. 🙂

 

Atina Olimpiyatları’na seyirci olarak gidiş

2004 yılında dostları milli yüzücü ve master kürekçi Atila Çağlar’ın yelkenlisiyle çocuklarını da alarak Atina’ya yelkenle gidip olimpiyatları izlemişler. ‘Olimpiyatları seyre gittiğimizde kürek finallerine binbir güçlükle karaborsa bilet edinirken Pazar sabahı saat sekizde 10.500 kişilik stadyumun dolu olabileceğini pek aklım kesmemişti ama tıklım tıklım dolu stadyumda finalleri izlerken ortamdaki coşkudan gözlerim doldu’ diye hatırlıyor.

Çocukları ve Spor

Nadire’nin üç çocuğu da küçük yaştan itibaren yüzücü olarak yetişmiş, yaz kış haftada 5-8 antrenman yapmış, yıllarca yarışlara katılmışlar. İki kızı Deniz ve Güneş daha sonra Balıkadamlar Kulübünde küreğe başlamışlar, antrenörleri Gökhan Aksoy ve Görkem Güngör’le yetişerek Türkiye’de başarılı yarışlar çıkartmışlar. Sonra ABD’de Head of the Charles dahil bir çok yarışta sekiz tek çekmişler. Oğlu Deniz ise Galatasaray Kulübü yüzme takımında Türkiye şampiyonalarına ve yurtdışında yarışlara katılmış, daha sonra yelkene başlayıp Caddebostan Balıkadamlar’ın komşusu Marmara Yelken Kulubünde önce optimist, sonra lazerde yıllarca yurtiçinde ve yurtdışında yarışmış. Ayrıca 2007-2011 yılları arasında İstanbul’daki Avrasya koşularında 15 km’yi her yıl ailecek koşmuşlar. Hala da her fırsatta beraber koşuyor, fırsat buldukça yarışıyorlar.

Master Yarışları 

Nadire’nin kürek çektiği 2000’lerin başında Türkiye’de master yarışları sporcu yokluğundan zorlukla düzenleniyor, kadın master sporcu ise hiç yok. Nadire yarış çekmek isteyince imdada İstinye’de 1912 yılında kurulan Altınordu Kürek Kulübünün devamı olan ve 1981’de yıkılan İstinye Kürek İhtisas Klübü’nün başarılı kürekçileri, Selim’in merhum Sait abisinin öğrencileri Birol Çetin ve Miraç Tombaz yetişmiş, birlikte çok sıkı antremanlar yapıp, karma iki çifte yarışlarına katılmışlar ama rakipleri yok, master (kıdemli) iki çifte erkeklerle beraber start alıyorlarmış. Bir süre sonra yine eski yarışçı ve iyi kürekçi Melis, Esra ve Ferda da master yarışlarına katılmaya başlamışlar.

 

2006’da Boğaziçi Üniversitesi’ndeki salon ergometre yarışlarına katılırken çok heyecanlıymış. Master ergo yarışlarında toplam 4 kadın var, üçü eski kürekçi. O sırada genç sporculardan biri ‘üzülme Nadire teyze, senin burda olman önemli, bak herkesin annesi evde uyurken sen aramızdasın’ diyince aldığı enerjiyle genç kürekçi kızların arasında üçüncü olmayı bile başarmış.

 

2009 Masterlar Dünya Kürek Şampiyonası

Nadire uzun süre hazırlandıktan sonra 2009 yılında Viyana’da düzenlenen Dünya Masterlar Kürek Yarışlarına katılmış. Dünya Masterlar Şampiyonası 27 yaş üzeri kendine güvenen herkese açık, ülke içinde elemeleri geçip milli sporcu olmak gerekmiyor, herkes katılabiliyor. 1970’lerde 36 erkek sporcu ile başlayan bu yarışlar günümüzde yaşları 28 ile 85 arasında değişen 7-8 bin katılımcıyla dünyanın en önemli spor olaylarından sayılıyor. Nadire Viyana’da tek çifte ve Birol Çetin’le karma iki çifte çekmiş. Bildiği kadarıyla Türkiye’den yurtdışında master yarışına giden ilk kadın sporcu kendisi ve Görkem Güngör’ün ekibi olan Melis. Bu macerayı anlatırken ‘her yarışa bir de sonuncu gerek’ diye gülüyor, ama asıl önemli olan katılmak ve bitirmektir’ diye ekliyor.

‘Seksenli yaşlarda kürekçi kadın ve erkeklerin 1000 metre yarış çektiklerini görmek gerçekten de heyecan verici. Master sporcunun derecesinin ne önemi var, öncelikle sporu sevmek, cesaret etmek ve katılmak gerek. Tabii her sporcu derecesini düzeltmek, daha iyisini yapmak ister, o da antreman ve tecrübeyle olur ama ilk adımı atmak ve devam etmek kalpten gelen bir itici güç’ diyor.

İşte bizim kadınlarımızın ihtiyacı olan da bu itici gücün harekete geçirilmesi.

Heybeliada Günleri

2004-2012 yılları arasında yaz kış, her fırsatta küreğe çıkan Nadire eşiyle birlikte özellikle kış aylarında, hava müsaitse her hafta bir gün hastaneden erken çıkıp yelkenliyle Heybeliada’ya gidermiş. Yelkenlilerini kapanmış olan Moda Su Sporları Kulübünün iskelesine bağlayıp önce ada turu koşuyor, sonra da tek çifteleri indirip ada turu yaparlarmış.

Kürekle ilgili hatırladığı en güzel anılardan birini anlatıyor: ‘2005 yılında Heybeliada’dadaki tek çiftelerden biri ortadan kırılmış. Onu yelkenlimize yükleyip Fenerbahçe Kulübüne tamire götürdük. 15 gün sonra tamiri bitince tekneye yüklemek yerine, Fenerbahçe kulübünün Kurbağalıdere’deki iskelesinden binip Heybeliada’ya kadar kürek çektim.’ Yolda yanından geçen bir deniz otobüsü yüzünden tekne su dolunca batmamak için nasıl su boşaltmaya uğraştığını hatırlayıp gülüyor, ‘Uzun bir yoldu ama değdi, o günden sonra dalgalı denizde bile tek çifte çektim korkmadan’ diyor.

 

Nadire’nin Deniz Küreğine İlgisi

Deniz dalgalıyken küreğe çıkmak zor oluyor diye çare aramaya başlayıp, eşi Selim’le birlikte deniz küreği çekebilmek için yurtdışından 2006 senesinde Virüs marka tek çifte ve iki çifte getirtmişler. Bu sayede her havada denize çıkabilmeye başlamışlar.

 

Ekim 2010’da Federasyon Dünya Deniz Küreği Şampiyonası’nı Caddebostan’da düzenlediğinde Türkiye’ye getirilen orijinal deniz küreği tekneleri yarıştan sonra kulüplere dağıtılmış. Ancak genç kürek yarışçısı yetiştirmeye yoğunlaşmış olan büyük kulüpler orta yaşlılara yönelik deniz küreğine başlangıçta pek ilgi duymamışlar, Heybeliada yıllarından beri erişkinlere kürek çektirmeyi benimseyen Balıkadamlar bu konuda faaliyete geçtiğinde Nadire, Görkem Güngör ile beraber Turkcell’e gidip, heyecan verici bir sunum yapıp Turkcell çalışanlarına kürek sporunu tanıtmış. Daha sonra hafta sonlarında kulüpte deniz küreği antremanı vermeye başlamışlar. Turkcell firması bildiğimiz ilk kurumsal kürek takımı olan firma. Darısı diğer firmaların başına diyorum.

 

Dünya Turunda Kürek

Nadire yelkenlisiyle dünya turu yaparken de fırsat buldukça kürek çekmiş, Rio de Janerio’da, Yeni Zelanda’da, ama en tatlı hatırası ikisi de kürekçi olan kızlarıyla Boston’da iki çifteye çıkmak.

 

Dünyanın birçok yerinde bizim kürek teknelerimiz yerine genellikle Va’a denilen yanında bir denge yardımcısı olan tekneler kullanılıyor. Bora Bora’da Fransız arkadaşlarının getirdiği bir Va’a ya ilk defa binmiş, 6000 kişilik adada her yaştan yaklaşık 500 sporcunun start aldığı Va’a yarışlarını seyredince büyülenmiş. Daha sonra Martinik adasında bu spora başlamış.

 

Nadire’ye Neden Kürek? diye sorduğumda

Sabah gündoğumunda veya deniz sakinse günbatımında tek çiftede kürek çekerken günlük işler, iş yaşamında olup bitenler önemini yitiriyor. Gittiğim okul, kullandığım araba, nerede yaşadığım gibi sosyal statü belirteçleri önemsizleşiyor. Başarının ölçüsü teknemi ne kadar hızlı götürdüğüm oluveriyor. Denizin üstündeki sınavda kendi notumu kendim veriyorum. Kürek çekerken günlük yaşamın dertleri deniz, tekne ve benim arama girmiyor. O kadar yoğun bir zihinsel ve ruhsal deneyim ki başka birşey düşünmeye imkan yok. Teknem vücudumun her hareketine yanıt veriyor. Vücudum zihnimin dediğini yapıyor. Böylelikle teknem zihnime göre hareket ediyor. Aklım karışıksa teknem de titriyor, düşünce dalgalarım teknemi sallıyor. Aklım ve ruhum sakinken vücudum dengeli ve teknem hızlı. 

Kürekte basket veya futbolda olduğu gibi saldırı ve savunma yok, yarış kazanmak için tek yol rakiplerden daha hızlı çekmek. Rakiplerimizi yavaşlatamayacağımız için tek silahımız hız. Hedef açık, hızlanmalıyız. Suda öğrendiklerimiz karada da geçerli. Hayatlarımızda da tam yol ileri yaşamalıyız. Hedeflerimizi en kısa zamanda gerçekleştirecek şekilde, ne istediğimizi bilerek ve her anı değerlendirerek yaşamalı, engelleri kaldırmalı, sürtünmeyi azaltmalı, hız kazanmalı, tek bir yaşamın içine daha çok zenginlik katmalıyız. Kürekle yaşam içiçe geçiyor. İnsanoğlu gündoğumunda deniz ve gökyüzü arasında bir yerlerde kendi sınırlarını sonuna dek zorluyor.’

 

Herşeyi Bırakıp Yelkenle Dünya Turuna Çıkması

‘Mesleğimin zirvesinde, bir yandan üniversitede ders anlatan, araştırma yapıp kitaplar yazan, diğer yandan Amerikan Hastanesi’nde ve Bağdat Caddesi’ndeki özel muayenehanede çalışan, kapitalist tüketim toplumunun çarklarını mükemmelen çeviren, evi, bir ev dolusu eşyası, iki arabası, şöförü, hizmetçisi, her nevi lüksü olan bir insandım ama bunların hepsinden kurtulup gerçek hayatı yaşamak istiyordum, çocukluk hayallerimi, gençlik rüyamı gerçekleştirmek istiyordum’ diyen gerçek bir denizci o.

 

Çocukları büyüyüp kendi yollarını çizince eşi Selim ‘Artık yelkenle dünya turuna çıkabiliriz’ diyor ve gerisi geliyor, şehir hayatını arkalarında bırakıp hayatlarının ikinci perdesini açıyor, tekneleri Keyif ile dünyayı dolaşmaya başlıyorlar. Keyif’i Fransa’nın Atlantik kıyısındaki Les Sables D’Olonne’da teslim alıyor ve Seine nehri üzerinden başlayarak Avrupa’yı nehir ve kanallardan doğuya doğru geçip Karadeniz’e ve oradan İstanbul’a geliyorlar. Bu muazzam yolculuğu anlattıkları bir youtube videosu var. Linki yazı sonunda paylaşıyorum. İstanbul’a vardıktan ve gereken hazırlıkları tamamladıktan sonra, 2012 – 2018 yılları arasında dünya turu yapıyorlar. Akdeniz’den Atlantiğe açılıyor, Panama kanalını geçerek Pasifiğe, Polinezya üzerinden Yeni Zelanda’ya geçip burada altı ay yaşıyorlar. Nadire Yeni Kaledonya’da Fransız kürekçi diş hekimi Dominique ile tanışıyor ve onun 2010 yılında Dünya Deniz Küreği Şampiyonası için İstanbul’a gelip Caddebostan’daki yarışlara katıldığını öğreniyor. Caddebostan’da o zaman tanışmayıp yıllar sonra dünyanın diğer ucunda okyanus ortasında karşılaşmak gerçekten dünya gezgini yelkencilere özgü doğa üstü bir karşılaşma gibi olmuş. Kim bilir, hayatlarımız sırasında yanı başımızdan tanışmadan geçen binlerce insan var ve belki bir gün başka bir yerde dünyanın başka bir ucunda birbirimizin hayatlarına dokunma ihtimalimiz ise sonsuz olasılıkla gerçekleşecek. Bu da gezgin olmanın bir sihri belki.

Endonezya’da bedensel engelli çocuklarla çalışıp hekim ve terapist eğitimi veriyor, sonra Singapur, Tayland, Maldivler, Mauritius, Madagaskar üzerinden Güney Afrika’ya geçiyorlar ve burada da aylarca kalıyorlar. Daha sonra Ümit Burnu’nu dönerek tekrar Atlantiği güneyden kuzeye geçip Karayiplere ve oradan doğuya Azorlara geçerek memlekete dönüyorlar. Daha sonra da denizde yaşamaya ve deniz yolculuklarına devam ederek her yıl sonbaharda Akdeniz’den çıkıp Atlantiği geçerek Karayiplere gidiyor, her ilk baharda da geri dönüyorlar. Keyif on yıldır onların yüzen evi. Nadire tüm bu yolculuklar sırasında yerel halkları, insanı, doğayı daha iyi tanımaya çalıştım diyor. ‘Bu halklarla kaynaşıp, onları anlamaya çalıştım diye belirtiyor. Günümüzde hala sömürgeciliğin, ırkçılığın, köleliğin acımasızca dünyayı şekillendirmeye devam ettiğini görmek yüreğini en çok burkan konulardan biri. Yazılan, söylenen hiçbir şeye akıl süzgecinden geçirmeden inanmıyorum artık’ diyor. Akıl süzgecinin iyi çalışması için de çok okumak ve araştırmacı olmak gerekiyor.

 

‘Nasıl cesaret buldunuz bir ömür emek verilen bir kariyeri ve yaşamı ardınızda bırakmaya diye?’ soruyorum. ‘Denizde yaşam hep hayal ettiğim bir şeydi, çocukluk rüyamdı ama eşim Selim olmasa bunu yapamazdım’ diyor.

 

Özel bir heforshe ( omuzomuza birlikte) yaşamı ve yaşam yolculuğu örneği olduklarını anlıyoruz.

 

Kadınları nasıl cesaretlendireceğiz ve daha katılımcı olmalarını nasıl teşvik edeceğiz?’ diye soruyorum. ‘Cesaretleriyle, çalışkanlıklarıyla, azmiyle başarılı olan kadınlarımızın örneklerini paylaşmak, yazmak çok önemli, bu bilgiyi yaygınlaştırarak bu motivasyonu sağlayabiliriz’ diyor ve ekliyor.

 

Kadın sporcuların yetişmesi için kız çocuklarını sağlam yetiştirmek, çocukluktan itibaren onların önündeki engelleri, sen yapamazsın korkusunu kaldırmak, istedikleri, heves ettikleri her konuda kız çocuklarımıza da erkek çocuklarımıza olduğu kadar, hatta daha da fazla destek olmak, onları korkusuz, gözüpek, çalışkan bireyler olarak yetiştirebilmek gerekli. Gerisi gelir zaten.’

 

Nadire’nin kahramanlarından biri 1950lerde ahşap, 7,60 metrelik minik yelkenlisiyle Atlantik Okyanusu’nu tek başına geçen ilk kadın olan Ann Davison. Ann Davison kitabında ‘Nothing romantic is ever easy’ diye yazmış, bu sözleriyle romantik ve güzel görünen her şeyin ardında büyük bir emek, çaba, çalışma ve özveri vardır demek istemiş. Özveri ve emek olmadan, güzel anlar yaşamak olanaksız. Ama bir yaşamı değerli kılan ve başkalarına ilham veren de bu anlar. Kürek olsun, yelken olsun, hedef ne olursa olsun başarı bilgi, azim ve çalışkanlıkla elde edilir diye belirtiyor.

 

Değerli Okuyucular, 

HEM DOKTOR, HEM ANNE, HEM DENİZCİ, HEM KÜREKÇİ OLABİLİRSİNİZ. YAŞAMLARIMIZI CESARET ETTİĞİMİZ ROTALAR OLUŞTURMAKTADIR. 

Rotanız coşkulu ve anlamlı olsun dileklerimle …

….

DENİZ KIZLARI PLATFORMU YOUTUBE KANALI

https://youtu.be/-IsS8eCIAkY

SELİM YALÇIN – NADİRE BERKER YOLCULUKLARI – ÇAM LİMANI AKADEMİ YOUTUBE KANALI

https://youtu.be/c00uOwNP1kM

https://youtu.be/trwRvs3JFEc

https://youtu.be/eWZkuCNqmYs

https://open.spotify.com/show/5o4rL3QI7Ec6NQfy5ZtcZS?si=YadYd4hHQRGW3HMyARGSXQ

SİHİRLİ YELKENLİLER, Prof.Dr.Selim Yalçın, Prof.Dr. Nadire Berker, G Yayın Grubu, Geniş Kitaplık-29, İstanbul, 1.Baskı , Temmuz 2011

Behice Aslıhan Dizdaroğlu tarafından gönderilmiştir.  https://hayalrotanizda.blogspot.com/  Yazı:Behice Aslhan Dizdaroğlu© Copyright

 

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Son Eklenenler
- Reklam -

Yazarlar

Avatar photo
26 HABERLER
Avatar photo
17 HABERLER
Avatar photo
41 HABERLER
Avatar photo
21 HABERLER
Avatar photo
8 HABERLER
Avatar photo
78 HABERLER
Avatar photo
14 HABERLER
Avatar photo
165 HABERLER
Avatar photo
197 HABERLER
Avatar photo
21 HABERLER
Avatar photo
15 HABERLER
Avatar photo
7 HABERLER
Avatar photo
12 HABERLER
Avatar photo
7 HABERLER
Avatar photo
9 HABERLER
Avatar photo
7 HABERLER
Avatar photo
1038 HABERLER
- Reklam -

Çok Okunanlar