atmos’da üç gün kaldıktan sonra perşembe öğleden sonra yola çıktık. Hafif rüzgar var. Yelkenleri açtık, deniz masmavi, uzakta kara parçaları var, rüzgarın sesinden başka ses yok. Teknede herkes kendi dünyasına çekildi. Huzur dolu bir küçük yelkenli kocaman bir boşluğun içinde .
Bu gece seyir var, güneşi denizde batıracağız ama seyir halinde olacağımız için şarap olmadan batacak güneş . Üstüne üstlük bir de dolunay da olacak. Kaptan sert, seyir halinde alkole izin yok. Biz de bol bol kahve yaptık. Esen ve Güçlü gece vardiyasında, ben ve Emre sabah vardiyasında nöbet tutacak. Kaptan ise hep dümende. Yemek sonrası kahveler içildi, gece seyri hepimiz için bir ilk ama Allahtan kaptanımız çok tecrübeli de içimiz çok rahat. Güneş battı. Denizin üstü durgun, gökyüzünde yıldızlar, yatma zamanı geldi sabah nöbeti var. Tam o sırada şimşekler başladı, uzakta ama bizi takip ediyor. Bir müddet seyrettik emin olunca bize gelmeyeceğine kamaralarımıza gittik.
Saat 5 sabah serin, temmuz olmasına rağmen denizin üstü üşütüyor. Nöbeti devraldık.
Saat 10 gibi Kynthos adasına vardık. Kahvaltı için küçük bir kafe bulup oturduk . Yer bulmak zor oldu, ada Atina’ya yakın olduğundan fazlaca yerli turist alıyor.
Kahvaltımızı edip, biraz dolaştık eksiklerimizi tamamlayıp dondumalarımızı yiyip teknemize geri döndük yola devam . Yelkenleri açtık , oltayı denize bıraktık. Kaptan balık tutarız dedi yem almıştık.
Gene sessizliğe ve sakinliğe bürünüp seyrin tadını çıkarmaya başladık. Yolu yarılamıştık ki olta hareket etmeye başladı bir heyecan, bir heyecan, yeşil parlak bir balık ilk defa gördüm. Lambuka imiş adı. Tekneye aldık.
Balığı temizlemek, falan derken tekneyi , kaptanı , güçlüyü temizlemek şart oldu. Lambuka fırında pişti, tadı kendinden limonlu son derece muhteşem bir balık oldu. Yemek için alargada demirledik hem balığımızı yedik hem de Emre’nin doğum gününü kutladık. Bu arada daha ılk gün koca balık tuttuk nasıl olsa, her gün tutarız diye ben yarısını temizlerken denize attım. Saklaması falan dert olmasın diye . Bir daha da hiç balık tutamadık.
Sabah erkenden yola çıktık hedef Korint kanalı. Dalgalar ve kafadan aldığımız rüzgar bizi bayağı yordu. Kanala gelince hiç beklemeden geçiş yaptık. Şansımıza sıra yoktu, hemen geçtik ama geçmeden önce Kaptan tişörtünü değiştirdiğinde önce anlam veremedim ama sonra çektiğimiz fotoları görünce anladım. Aklınızda olsun Korint kanalından geçerken renkli bir şeyler giyin .Fotograflar çok daha güzel oluyor.
Kanalı geçtikten sonra kafadan dalgalarla ilerledik fırtına olduğu için gece seyrinden vazgeçip sakin bir koya demirledik ee demir attığımıza göre aldığımız uzo dan bir kadeh içebiliriz. Sevdim ben bu Uzo’yu .Sabah Trizonia adasına vardık. Muhteşem küçücük bir ada. Kıyıda terk edilmiş tekneler var. Su aldık. Temiz su bulmuşken akşamdan kalma bulaşıkları yıkadık, temizliğe başlamışken kendimızi de yıkandık. Kahvelerimizi içip , adada biraz dolaştık ve Patras’a yola çıktık.
Patras Yunanistan ın 3 cü büyük kenti. Denizden bakıncada büyü Patras körfezine girdiğimizde buranın gençlerle dolu bir şehir olduğunu gökyüzünde ki kite sörfçülerin fazlalığını gorunce anlıyorsunuz o kadar çok kite sörf yapan vardı ki ben onlara bakarken Rion-Antirion Köprüsünü geçip Iyon denizine ulastık . Köprünün altından geçerken dilek dilemeyi de unutmadık. Zaten bulduğumuz köprü, çeşme, kilise her yerde dilek diledik.
İyon denizindeyiz dalgalar daha büyük burada daha geniş. Denizde gün batımı ve gün doğumu o kadar güzel ki , o anki sessizlik ve huzuru bozmamak için rüzgar, deniz her şey sakinleşiyor. Manzarayı ve tüm benliğinizle hissetmenize izin veriyor.
Gece saat 3 de Kefalonya ya vardık. İyon denizinin en büyük adası ve Yunanistan’ın 4. büyük adasını gezmek için tüm günümüzü ayırdık. Gece 3 de gelmiş bile olsak erkenden kalkıp güzel taze kahve eşliğinde kahvaltımızı yapmak için Sami ye indik. Yunan adalarında dikkatimi çeken bir şeyde kahve çörek alabileceğiniz küçük ,keyifli, şık ve temiz
mekanların tuvaletlerinin de tertemiz olması. (denizci için temiz su, temiz tuvalet çok önemli)
Adaya gelenlerin uğramadan geçmediği perilerin mağarası denen Melissani mağarasını tabiiki bizde görmeliydik. Volkan kaptan akıllı adam ben tekneye gitmeliyim dedi kaçtı. Bizde 4 kafadar mağaranın yolunu tuttuk. Aa kuyruk var. Hem de çok uzun ama azimliyiz bekleyeceğiz. Nasıl sıcak, güneş tepemizde gölge bir yer yok. Bir saatten fazla kuyrukta bekledik. Sonunda içeri girebildik . Botlarla gezdiriyorlar. Güneş ışıkların tepeden süzülüp kayalar ve suyun üstünde yaptığı ışık oyunları gölgeler muhteşemdi. Biz bile olduğumuzdan çok daha güzel çıktık fotoğraflarda . Ha bu arada göl bulmuşken oraya da para atıp dilek diledik .
Buralara kadar gelmişken atlamayalım dedik ve adanın en popüler bölgesine gitmek için teknemize geri döndük. Saat 18 gibi Fiskardo koyuna geldik alargada demirledik. Evet çok popülerdi onu için limana yanaşamadık. Bu arada merak etmeyin tabii ki her adada her durduğumuz koyda tabii ki denize girdik. Kaptan saat 21 a kadar izin verdi sonrasında Paxsi için yola çıkacağız.
Fiskardo da bir Türk kadın kaptanla tanıştık. 35-40 yaşlarında muhteşem genç bir kadın. Profesyonel olarak bir teknenin kaptanlığını yapıyor. Atlantiği geçmiş şimdi hedefi 10 sene içinde dünya seyahatine çıkmak . Erken çıkarsan beni de al yanına dedim .ne diyeyim 60′ ında dünya seyahati zor olur. Özendim , başka bir yaşam mümkünmüş dedim. Kahveleri içip dondurmalarımız yiyip tam zamanında saat 21 yola koyulduk.( Bu arada her adada dondurma yemeyi ve magnet almayı hiç ihmal etmedik).
Devam edecek. Deniz ve Rüyam
Resimler Oya Çetin Copyright