Efsane Kahraman Olmak, Ayten Salih Berkalp
AYTEN SALİH 1954 |
Hayat biz planlar yaparken başımıza gelen şeydir. Bu söz kimi kaynaklara göre John Lennon’a ait bir şarkı sözü, kimi kaynaklara göre Amerikalı yazar Allen Saunders’a ait bir makalenin cümlesi. Kimin ilk söylediği tartışılsa bile anlamı hepimizin hayatında defalarca tecrübe ettiği bir durum. Yine de planlara devam ederiz. Bazen de hayat teknenize rüzgar ve dalgalar öylesine sert ve ters yöndedir ki, bu fırtınadan çıktığınızda hayat sizi bir süper kahraman yapmıştır. Hiç bir koşulda pes etmeden mücadaleye devam etmek, her zorluktan daha güçlenerek çıkmak, hayatta kalmak sizi kendi hikayenizin kahramanı yapmaya yeter. Geçtiğimiz hafta tanıştığım Dr. Ayten Salih Berkalp sadece kendi hikayesinin değil, başka insanların hayatlarını da kurtararak pek çok başka insanın da kahramanı olmuş. Gerçek bir kadın süper kahraman. Kendisi Kıbrıs’ta yaşıyor, bugün 88 yaşında ve bu görüşmeyi onunla telefon aracılığı ile gerçekleştirdik.
Hayat hikayesi Ahmet Tolgay tarafından “Dr. Ayten’in Romanı” olarak kitaplaştırılmış. 1934 yılında Magosa’da dünyaya geliyor. İlkokula Magosa’da başlıyor. Daha sonra komiser olan babası Limasol’a tayin oluyor. İlkokul üçüncü sınıfa burada devam ediyor. Hareketli ve atletik bir çocuk olan Dr. Ayten İkinci Dünya Harbinden kalma hendek ve sığınaklarda uzun atlama oynardık diye anlatıyor. O dönem Lefkoşa’da voleybola başlıyor. İlkokul beşinci sınıfta iken erkek takımlarını bile yeniyorduk diyor.
Kıbrıs’ta o dönemde sadece öğretmen koleji vardı ve önceleri ben de öğretmen olmayı hayal ederdim. Ancak çocukluğumda geçirdiğim ağır romatizma ve Türk doktor olmadığı için iyi bir tedavi görememiş olmam, babamın da ısrarlı teşviki ile doktor olmayı hedefledim diye anlatıyor. Doktor olabilmek için eğitiminin Türkiye’de devam etmesi gerekiyordu. Bu amaçla İstanbul’da Çamlıca Kız Lisesi’ne geliyor. Liseyi okurken hem okul voleybol takımında kaptanlık yapıyor, hem de atlet olarak Atatürk koşularına giriyor. Onun azimli ve mücadeleci karakteri o dönem kendini göstermeye başlıyor. Liderlik vasıflarının gelişmeye başladığı bu dönemde kafasındaki soru; niye olimpiyatlara katılan kadın sporcumuz yok.
Lise bittikten sonra, tıp fakültesi sınavlarına giriyor ve kazanıyor. Üniversite’de de spora devam etmek istiyor. O dönem üniversiteler arası akademik ligde sadece beş voleybol takımı var ve beş maç ile sezonun kapanıyor olması ona yeterli bir antrenman olarak gözükmüyor. Dr.Ayten Salih tutkulu bir Fenerbahçe taraftarı . Fenerbahçe’nin basketbol takımının Modaspor ile yaptığı maçın çıkışında, Fenerbahçe takımının yanına gidiyor ve Fenerbahçe kadın voleybol takımını kurmak istiyoruz diye öz güvenle bir girişimde bulunuyor. O dönem Samim Göreç’in antrenörlüğünü yaptığı takımda Altan Dinçer, Erdoğan Karabelen gibi basketbol tarihine geçmiş isimler var. Altan Dinçer farklı bir öneri ile geliyor ve kadın basketbol takımı kuralım diye öneri getiriyor. Böylece 1954 yılında Fenerbahçe’nin ilk kadın basketbol takımını birlikte kuruyorlar. Hemen ardından da Fenerbahçe’nin ilk voleybol takımını kuruyorlar. Hem tıp eğitimi, hem basketbol ve voleybolu sürdürüyor, atletizm takımında da müsabakalara katılıyor. Yazın voleybol ve basketbol antrenmanları sona erince, yazın spora nasıl devam ederim diye düşünüyor. Galatasaray’ın o dönem başarılı bir kadın kürek takımı var ve Fenerbahçe’nin kadın kürek takımına katılarak bu branşta da mücadele ediyor.
FENERBAHÇE KADIN KÜREK TAKIMI – İSTİNYE |
Kürek çekmeyi öğrenmek üzere İstinye Kürek Kulübünden destek alıyorlar. Sabah altıda antrenmanlara başlayabilmek için o günün koşullarında Fenerbahçe’den İstinye’ye ulaşmak mümkün değil, bu nedenle İstinye Kürek Kulübü sporcularının aileleri Fenerbahçe takımını evlerinde misafir etmişler. Günümüzde bu tip dayanışma örneklerine daha zor rastlıyoruz. Kürek sporu yaptığım sporlar içinde en zoruydu diye hatırlıyor. Ama gün doğumunda, boğaz menekşe renginde iken başlayan antrenman onda derin izler bırakmış. 2 tek, 4 tek ve 8 tek teknelerinde antrenmanlar yapmışlar. İstinye’den Kanlıca’ya kadar gidiyorlar, orada yoğurt yemek için mola veriyorlar. Sporun içine eğlencede katmak gerekir diye ekliyor.
İlk yarış o dönem Kabotaj Bayramında 1 Temmuz’da yapılırdı diye belirtiyor. Galatasaray Kadın Takımı içinde o dönemin meşhur siması aynı zamanda tiyatro ve sinema oyunculuğu yapan Lale Oraloğlu vardı. Galatasaray Kadın Kürek Takımına özelikle basın son derece ilgi gösteriyordu bu da bizim iki kat daha heyecanlı olmamıza neden olmuştu diye anlatıyor. O yarışta ikinci gelmişler. Ancak bir sonraki Türkiye Şampiyonasında birinci olmuşlar. Kararlı bir ekibin yapamayacağı bir şey yok. O yıl voleybol, basketbol ve kürek olmak üzere üç branşta Türkiye şampiyonu olan bu takımların hepsinin kaptanı Dr.Ayten Salih. Bu olağanüstü başarılarının ardından 1958 yılında Cumhuriyet Gazetesi onu yılın kadın sporcusu seçiyor.
FENERBAHÇE KADIN KÜREK TAKIMI – İSTİNYE |
Dönemin en başarılı sporcusu olmasına rağmen, uluslararası dünyada tanınmayan bir devlet olmanın sıkıntısı olarak, milli takım sporcusu olamıyor, ancak Türkiye karması olarak biri Almanya biri Tahran olmak üzere iki uluslararası turnuvada Türk kadınını temsil ediyor. Tıp fakültesini başarıyla bitiriyor, ve Kıbrıs’ta Türk doktora ihtiyaç var bu nedenle Kıbrıs’a dönmek istiyor. Kıbrıs’a dönerken 1960 yılında beni sporcular ve gazeteciler uğurlamıştı diye özlemle hatırlıyor. Ancak, çocuklukta geçirdiği romatizmanın kalbinde bıraktığı bazı sıkıntılar var ve bu nedenle Kıbrıs’a döndükten sonra performans gerektiren sporlara devam edemiyor.
FENERBAHÇE KADIN KÜREK TAKIMI |
Aynı yıl adada, Britanya kolonisi olma hali sona eriyor ve Kıbrıs Cumhuriyeti kuruluyor. Dr. Ayten devlet hastahanesinde mecburi hizmetini tamamlıyor. Uzmanlığını da İngiltere’de tamamlayarak tekrar Kıbrıs’a dönüyor. Dr.Ayten Salih hayatın getireceği fırtınalara hazır, güçlü, özgüvenli ve enerjik bir kadın. Ama kimse yaşamının bu döneminde olabilecekleri hayal edemezdi. Dönemin sadece kargaşalı değil, iç savaş ortamının tam merkezinde buluyor kendini. Bu ikinci dönemi o anlatırken ben belgesellerden öğrendiğimiz yakın tarihin canlı şahidi oluyorum.
Çepeçevre ateş altında, Türk olsun olmasın kimseyi ayırt etmeden doktorluk vazifesini ve yeminini yerine getirirken, insan olarak kendi ile verdiği mücadele herhangi bir sıfatla anlatılamayacak kadar muazzam. Kıbrıs’ın güneyinde görev yaptığı için, travmalarla dolu yüzlerce anıyı hala capcanlı bir zihinle anlatan Dr. Ayten Salih’i dinliyorum. Ameliyat ortasında basılan hastahane, Türk hastalara verilmek istenmeyen kanı tedarik etmek için verilen mücadele, elektriksiz, susuz el feneri ışığı ile yapılan ameliyatlar, yapılan katliamlarda şehitlerin 40-45 derece Kıbrıs sıcağı altında olay yerlerinde teşhisi gibi yüreğinizi acıtan anılar. Türk evlerinin hepsi yakılıp, yağmalandığı için geceleri hastahane sedyesinde uyuduğu ve doktorluğa devam ettiği yıllar. Bir ara duruyor.
“Çocuklardan ne istediler!…” diyor.
Tüm savaşlar sanırım insanlık tarihinin utanılacak anları ile dolu. İnsanların akıllarını ve vicdanlarını bir kenarda unuttukları anlaşılmaz bir hikayenin peşinde Hannah Arendt’in kitabının başlığında olduğu gibi kötülüğün sıradan hale geldiği toplu delilik zamanları bunlar. İnsanın insana verdiği dayanılmaz ızdıraplar. İnanılmaz katliamların ortasında ne doktorluk yemininden, ne de Türklüğünden hiç taviz vermeden onurlu bir mücadele sürdürmüş. Kıbrıs’ın Güney tarafında esir bir doktor olarak yaşamış.
– Özgürken herşeyin tadı, aldığınız havanın, içtiğiniz suyun, sıradan bir sabah yürüyüşünün, her şeyin tadı başka, diyor. Esirken öksüz hissediliyor diye betimliyor.
Esir olarak kaldığı bu dönemde aynı zamanda mücahide olarak görev yapıyor. Sabah hastanede, öğleden sonra dağlarda ve cephelerde dolaşıyor. Şahit olduğu korkunç katliamlar, onu daha da mücadele azmi ile doldurmuş.
Güney Kıbrıs Rum Kesiminin liderlerinden olan Makaryos’un sarayında mehter marşı ile nasıl yürüdüğünü, Kıbrıslı Rumlar Maraş’ı istiyoruz sloganıyla yürürken, o da aynı yerde sahil yolunda Türk Marşları ve Türk bayraklarıyla nasıl yürüyüş organize ettiğini, taş ve sopalarla Kıbrıs kalesini fethetmeye yürüyecek kadar canına tak etmiş kadınları soğukkanlılıkla hastane önünde durdurup. Kalabalığı esir kampını ziyaret için temsilci olmaya ikna edip. Beş kişilik bir heyetle ve bir hemşire ile esir kampına gidip, duruma el koyarak krizi tam bir takım kaptanı gibi yönetişini, bunun gibi sayısız delice cesaret isteyen, üst düzey dayanıklılık gerektiren anıları dinliyorum.
– Hastanenin önü Azap Bahçesi idi onu Umut Bahçesi’ne çevirdik, diye tarif ediyor.
(Bu yazının sonunda onunla yapılan diğer röportajların videolarını bulabilirsiniz. )
Gerek hastanede gerek mücahide olarak verdiği mücadelelerde hızlı çözüm üreten bir karakter Dr. Ayten Salih. Kıbrıs’ın İlk Türk Kadın baş hekimi, ilk kadın sancaktarı, bir futbol kulübünün (renkleri sarı lacivert olan Limasol Doğan Türk Birliği) ilk kadın başkanı. Yıllarca Spor Dairesi, Eğitim Yönetimi, Kamu Hizmet Komisyonunda başkan yardımcılığı görevlerini sürdürüyor. Milli olimpiyat komitesi üyeliği yapıyor. Dr.Ayten Salih Berkalp’e 2015 yılında Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi tarafından kariyer dalında Fair Play ödülü verildi.
Dr.Ayten Salih Berkalp Fair Play Ödülü ile 2015 |
Devamlı okulunuzda veya işinizde çalışamazsınız bu size sağlığınızı kaybettirir. Sporun verdiği yorgunluk sağlık ve zindelik getirir. Daha iyi ders çalışırsınız veya mesleğinizi daha iyi icra edersiniz diye ekliyor. Sağlıklı olmak başarının birinci seviyesidir. Her şeyden önce sağ olmak gerekir, diyor.
Spor yaparken disiplin, görevi yerine getirme ve başarmanın güzelliğini yaşarsınız, mücadele gücü ve pes etmeme hali öğrenilir. Hızlı çözüm üretmeyi öğrenirsiniz, son ana kadar ümidi ve cesareti korumayı öğrenirsiniz. Yaşadığım olaylarda cesaret gösterme motivasyonunu spordan aldım diye sözlerine ekliyor. Gençlere eğitimleri sırasında sporu sürdürmeleri konusunda tavsiyede bulunuyor. Spor sahaları gerçek hayatın provası gibidir. Spor yaparken hayatı öğrenir ve ona hazırlanırsınız diyor.
Kadınlara da bir mesajı var, savaş döneminde kadınların silah hazırladıklarını, evleri siper gibi kullandıklarını, askerleri beslediklerini, giydirdiklerini ve gerektiğinde taş ve sopalarla silahlı bir kaleyi fethetmek üzere yürüyüşe geçtiklerine şahit oldum. Yapılamaz diye bir şey yoktur. İstemek gerekiyor öncelikle, isterseniz yapabilirsiniz diye ekliyor. Gündelik hayatın sorumluluklarını erkeklerle paylaştıklarında; Kadınlar erkeklerle iş birliği yaptıklarında her şeyi başarabilirler, diye sözlerini bitiriyor.
Dr.Ayten Salih Berkalp bugün hala her gün spor olarak yürüyor ve merdiven inip çıkıyor. 88 yaşında da olsanız hayattan kopmamak önemli. Bedeniniz zinde olunca, merakınız ve isteğiniz de canlı olacak, bu da hayat ile ilgili önemli bir anahtar ipucu.
Sağlıkla Kalın…
Bu yazının hazırlanması sırasında Kürek Takımının fotoğrafları için İnci Önen Bayburtoğlu ve Süheda Özçiçekçi’ye ve Fenerbahce tarihi üzerine çalışmalarını sürdüren ve benimle arşiv fotoğraflarını paylaşan FenerbahceTarihi.Org ekibine teşekkürlerimi de buradan tekrar iletmek istiyorum.
Behice Aslıhan Dizdaroğlu tarafından gönderilmiştir. https://hayalrotanizda.blogspot.com/ Yazı:Behice Aslıhan Dizdaroğlu© Copyright
Önceki Yazı