spot_img
Ana SayfaHaberlerBahiya Honda'da Son Demlerim

Bahiya Honda’da Son Demlerim

Bahiya Honda’da Son Demlerim…; Cengiz Arslanoğlu’ndan haber var.

Yaklaşık 20 ayımı geçirdiğim Bahiya Honda koyundaki İsla Talon’dan ayrılma vaktim geldi, her an yola çıkabilirim. Kasırga sezonu bitti gibi,iyice emin olduktan sonra vira bismillah..

Bahiya Honda’da Son Demlerim

Acayip görünümlü ve eski bir balıkçı teknesi yiyecek ve ikmal için arada bir faraza ayda bir gelir demir atar.Karides üzerine avlanıyorlarmış.Onlar gelince hemen gidiyor daha buz ve buzdolabı görmemiş karidesimi alıyorum. Öyle kabuklu bol tuzlu suda hafif haşladıktan sonra bir kısmını sade bir kısmını hazırladığım sarmısaklı özel sosla bir kısmını da pilava katarak götürüyorum.Karidese de doyamıyorum…

Geçen hafta sonu hostele Amerika’lı profesyonel zıpkın ve olta balıkçıları geldi. İlk gün iki büyük 1.5m.kadar balıkla döndüler. İlk defa gördüm. İsmi adalılara göre “bohala”, Amerikalılara göre “Amberjack”mış. Bayağı makbul balıkmış. Fleto’mu verdiler. Hemen özel sosla pişirdim,aman Allahım olmaz böyle şey,lokum mu desem,revani mi desem pasta mı desem…  Tabi yanına da sarmısak soslu spagetti..

132461153 10221417090111710 5706385935281915699 o

Bahiya Honda'da Son Demlerim
Bahiya Honda’da Son Demlerim

Balığa da doyamıyorum..

Dümen arkasındaki hem oturmalık hem kapak olan tik kısımlar bayağı eskidi,göze de hoş gelmiyor. Burada kurumuş tik ağacı kalaslar buldum,bedava. Üç tanesini hemen bir lanchaya yükleyerek her zamanki gibi denizden 1.5-2 saat karadan ulaşım yeri San Lorenzo’ya. Oradan da minibüse yükleyerek 64 km sonra Sona kasabasına.Minibüse 2 dolar fazla verdim, beni mobilya işi yapan atölyeye götürdü. Eski kapakları da getirdim. Atölyenin sahibi ana dedesi Lübnan’dan gelmiş,ilgi gösterdi ve iki hafta içinde hazırladı,ayrıca tik ağacından bir takım kürek de yaptırdım.Kaça mal oldu biliyormusunuz? Kapaklar, kürekler, tik verniği ile 59.00 dolar. Türkiye’de kimbilir ne isterler.. Tabi tik ağacı ithal ve pahalı. Fakat şu var; buralarda çok ucuz, nakliye ve gümrük vergisini koyarsak gene ucuz olması lazım, nedense çok pahalıya satıyorlar…

Türkiye’ye tik ticareti mi yapsak acaba? Gerçi dedem “Küçük Ahmet” lakaplı Ahmet Satıroğlu Adapazarı ve Eskişehir’de büyük kereste tüccarıydı, rahmetli Kadri amcam da Çuhadarağa sokağında Kadıköy’ün ilk kerestecilerindi, bizde bir ara Fikirtepe’de dükkan açıp kereste işiyle uğraştık, biraz aşinalığım var.

Kabataş Erkek Lisesine yatılı olarak başladığımda lise 1 ed.kitabında Tevfik Fikret’in “balıkçılar” şiiri gözüme takılmıştı,Karasu’dan geliyoruz ya deniz kenarından.Hatırladığım kadarı ile 48 mısralı idi.48 mısrayı da ezbere okur harfiyen yazardım.Şöyle başlar “bugün açız evlatlarım diyordu peder bugün açız yine,lakin yarın ümit ederim sular biraz daha sakinleşir, ne çare kader”…

İşte ben de Tevfik Fikret’in balıkçısı gibi havanın kalmasını sakinleşmesini bekliyorum uzun Pasifik yolculuğu için.

İlk varacağım yer 650 mil uzaklıktaki Sadun Baba’nın 50 küsur sene önce uğradığı,anıları olduğu Galapagoslar.

“Sadun Boro 50’ci yıl anısına Aynı Rota” adlı projemdeki ikinci etap olan Las Palmas-Galapagoslar’ı gecikmeli de olsa tamamlamış olacağım.

Çok arzuluyorum Pasifik’e açılmayı ve inanın çok özledim açık denizleri. Huzur, sukunet, düşünceler, hayaller, ruhani işler, tabiatın sadece açık denizlerde görebileceğin enteresan sahneleri ve Allah’la başbaşa ve içimdeki o asi serseri çocukla masaya oturarak bir aşağı bir yukarı…

Hemen hemen her gece bana eşlik eden büyük aşkım, bazı şaraplı gecelerde yüksek sesle şerefine dediğim “Polaris”im (devamlı kuzeyde olarak bilinen sabit kutup yıldızı, demirkazık) artık yok, çünkü güneye iniyorum.

İki defa yanıma gelen azrailim de yok, en son “Benden bu kadar seni affettim, Pasifik ve sonrası benim bölgem değil.Onları tanımıyorum, sana da yardımcı olamam,Allah işini gücünü rast getirsin.” demiş azad etmişti.

Şaka bir yana ölümden korkmuyorum, ölümü hiç ama hiç düşünmüyorum, kaderimize razıyız.

Cebelitarık ve Cabo Verde Mindelo’dan Atlantik’e açılan Cengiz’le şimdiki arasında dağlar var. Denizin tokadını da yedik sert yumruğunu da. Kroşeyle yere düşünce hakemin 6 dediğinde ayağa kalkıp maça tekrar devam etmem,kendime gelmem ve bu denizle mücadele edebilirim güvenimi kazanmam beni daha güçlendirdi.

Şimdi Epirb’im (herhangi tehlike anında SOS işareti veren aygıt), Garmin GPS’im (tehlike anında satellit üzerinden haberleşilen alet) ve Iphone Ipad’e yüklenmiş Navionics’im var, tarihi geçmiş can salım var. Bir de üzerine üç senedir Dünya denizlerinde, güneşin D vitamininde deniz tuzu ile pişmem var. Yani emniyet yönünden rahat ve güvenliyim. Aletleri ancak büyük tehlike anında son çare olarak kullanmayı hesaplıyorum..

Şimdi düşünüyorum da ben nasıl çıkmışım yola hic bir şey olmadan hele Atlantik’e ve buralara kadar gelmem… Tamamen manuel, üstüne üstlük çok acemice sıfır bilgi ile… Müthiş bir olay… İnanın olayın farkına çok sonraları vardım, hala bazan kendim bile inanamıyorum..

Madem yer çekimiyle benim bu Dünya’da bir ağırlığım var, o zaman ben de varım. Oturdum Dünya’nın üzerine onunla beraber dönüyorum…

Ufkun az ötesinden sevgi ve saygılarımla..

Sağlıcakla…

Son Eklenenler
- Reklam -

Yazarlar

Avatar photo
26 HABERLER
Avatar photo
19 HABERLER
Avatar photo
42 HABERLER
Avatar photo
18 HABERLER
Avatar photo
8 HABERLER
Avatar photo
78 HABERLER
Avatar photo
14 HABERLER
Avatar photo
165 HABERLER
Avatar photo
197 HABERLER
Avatar photo
21 HABERLER
Avatar photo
15 HABERLER
Avatar photo
7 HABERLER
Avatar photo
12 HABERLER
Avatar photo
7 HABERLER
Avatar photo
9 HABERLER
Avatar photo
7 HABERLER
Avatar photo
1069 HABERLER
- Reklam -

Çok Okunanlar