Didimden Sibenik’e yolculuk-4
40 saatlik kesintisiz yolculuk sonunda Hırvatistan sularına geldik . İlk durak Cavtat. Yaklaşırken birbirinden güzel koyları geçtik. En güzel dediğimiz koyda denize girdik, bir sonraki daha güzeldi sanki .
Cavdat Dubrovnik’e araba ile 30 dakika mesafede küçük ağaçlık bir sahil kasabası . Küçük diyorlar ama,; tekneden sonra bize her yer, kocaman ve kalabalık geliyor.
Dubrovnik’e gelmeden, lüks bir otelin açıklarında alargada demirledik. Otel kayalara oyulmuştu. Bulunduğu koyda ise deniz muhteşemdi. Bizde kaçmaz bu deniz , Dubrovnik beklesin bizi deyip, denize atladık. Allahtan içimizden kimse karayı fazla sevmiyor. Uzun süre denizin keyfini çıkardık. Merak edenlere, evet yüzerek otele çıkıp etrafı kolaçan ettim.
Daha sonra hazırlanıp, botla Dubrovnik eski şehrinin içine gittik. Denizin üstü de, şehrin içi de çok kalabalıktı. Şehir içinde plajlar, dar sokaklar, restaurantlar ve kafeler gerçekten çok keyifli, ancak denizin üstünde veya içinde olmayınca, ağustos da buralar çok sıcak. Dondurmaları yiyip, magnetlerimizi aldık, Güçlü ile vedalaşıp onu Dubrovnik de bıraktık. Kalan kısım 4 kişi ile yola devam edeceğiz. Daha fazla karada kalamadık bir an önce tekneye döndük. Demir alıp yola koyulduk . Güzel bir koyda geceyi geçirdik.
Ertesi sabah seyir sırasında yağmura yakalandık. Yaz yağmuru. Bitince gökyüzü aydınlandı. Pırıl pırıl bir gök masmavi bir denizle yola devam ettik.
Aynı gün içerisinde Mljet adası, Orabic ve Korcula’ya uğradık.Çok vaktimiz yok . Sonuçta gezi değil, görevimiz var, tekneyi sağ salim 8 ağustosta teslim etmemiz gerekiyor. Bu sürede rotamız üzerinde, ne kadar çok yere uğrayabilirsek o kadar güzel. Hızlandırılmış tura geçtik. Her yere de uğramak istiyoruz. Tekneyle hızlıca koy koy geziyoruz. Hepsinde bir suya atlayıp çıkıyoruz. Mljet muhteşem bir ada kahve içmeye çok güzel bir koyda durduk. Yüzecek vakit yok. Kahve içip döneceğiz. Yüzmesek olmaz, kahvede istiyor canımız. Alargada demirledik. Botla gittik. Dönerken eşyaları bota bırakıp ,yüzerek döndüm. Adriyatik’te gönlümün kaldığı koylardan biriydi.
Yarım adanın ucunda ki Orabic ‘e uğradık. Su aldık . Temiz su bulunca hemen tekneyi yıkayıp yıkandık. O sırada bir baba bebeği ile geldi bizim su aldığımız musluğun altında yıkayıverdi. Küçük ama sevimli bir yer, vaktimiz yok şehri gezecek ,işlerimizi halledip yola koyuluyoruz. Vaktimizi koylarda yüzerek geçirmeyi karada gezmekten çok daha fazla tercih ediyoruz.
Korcula adası, Adriyatik Denizinin en büyük altıncı adasıymış. Karaya çıkmadık, dediğim gibi yüzebildiğimiz kadar yüzdük, gezebildiğimiz kadar gezdik geçtiğimiz adalar çok güzel yemyeşil, deniz pırıl pırıl, koylar sakin ve tertemiz. Güneşi batırıp sakin bir koyda demirleyip , son uzolarımızda bitirip uykuya daldık. Yavaş yavaş yolun sonuna geliyoruz. Hiçte dönmek istemiyoruz.
Ertesi gün Hvar a vardık. Sondan bir önceki durağımız. Gece hayatı ile ünlü bir adaymış. Geldiğimizde ne alargada ne de limanda yanaşacak yer yok.. Beni bilen bilir şanslıyımdır. Bir tur atarken baktık ki Volkan Kaptanın arkadaşları orada demirli, üstelikte yanlarındaki tekne ayrılıyor. Hemen yanaştık.
Hırvatistan da uğradığımız tüm yerleşim yerleri taş binalarla dolu. Eski şehirleri korumuşlar, masal şehirlerinde yaşar gibi geziyoruz. Kalabalık olduğu için çok temiz bir yer değil . Akşamdan kalanlar, gece için hazırlananlar . Kahvelerimizi içtik alışverişimizi yapıp, tekneye döndük. Yemek teknede . Yemek sonrasında gece hayatına niyeti olan çıktı. Ben erken uyurum. Kamaraya geçtim. Limanda yelken direklerinin rüzgarda çıkardığı gürültüye dışardan gelen seslerinde eşliği ile uykuya daldım. Denizin sakinliğinden sonra liman gürültülü geliyor bana. Sabah gün doğarken uyandım . Ben gün doğumunun fotoğraflarını çekerken ekip de uyandı .Emre’ye izin verdik uyusun diye!!! Biz yola çıktık. Limandan uzaklaştıkça her şey daha da güzelleşiyor.
Sibenik ‘e varmadan bir deniz daha yapalım dedik. Zlarin adası son durağımız oldu. Araç kullanılmayan bir adaymış . Bizi çok da ilgilendirmedi. Teknede kalan son biraları içip denizin tadını çıkardık.
Marinaya akşama kadar varmamız lazım. İstemeye istemeye, toparlandık . On beş günlük seyahatimizin sonuna geldik. Çok güzel ve tertemiz bir marina .Teknemizde ki son gecemiz. Sabah tekneyi temizleyip , toparlanıp çıkacağız yola. Marinaya gelene kadar hiç konuşmamıştık hava alanına nasıl gideceğiz diye. Çok da dert etmedim . Nasılsa hep beraber gideceğiz, gençler ayarlar ben uyarım.
Sabah, otobüsle gideceğiz, dedi kaptan . Tamam sorun yok. Taksiyle terminale gittik . Belki de 20 yıldır otobüsle yolculuk yapmadım. Terminal kalabalık, gürültülü, sıcak, bildiğiniz otobüs terminali. Bir an önce binelim gidelim. Ayy altı saat sürüyormuş yol. Evet uçağımız Dubrovnik den. Ben de hiç sorgulamadım Split ne kadar uzakta. Beş gün Denizden gittiğimiz yolu karadan geri döneceğiz. Dalmaçya kıyıları dantel gibi. Küçük kasabalar, küçük koylar , bizim Kuzey Ege sahilleri gibi ama inşaat yok, her yer üst üste değil. Otobüsün camından her koyu, tek tek fotoğraflarken zamanın hızlı akmasını diliyorum. Güneş vuruyor, sıcak.
Dalmaçya kıyıları, denize dimdik inen kocaman dağlar, ince ince girintili çıkıntılı bir sürü muhteşem koy, bu küçük koyların içerisinde sevimli yerleşim yerleri, koyların içinde küçük adalar , yemyeşil çam ağaçları dağlardan denize kadar iniyor. Deniz pırıl pırıl. Otobüs köy otobüsü gibi, her yerde duruyor. 6 saat oldu, 7 saat. Dönüş yolunu önceden planlamak lazım, yoksa güneşi yiyerek, dura kalka uzun bir yol seni bekliyor.
Yorgunuz ama mutluyuz. 16 gün süren bu yolculuğun tadı damağımızda kaldı. Çok güzel anılar, yepyeni dostlar ve dört kilo fazlasıyla eve döndüm. Denize daha çok aşık oldum sonunda
Dört Kafadar böyle bırakmadık tabi ki bir sonraki yaz dördümüz yelkenli kiralayıp , Göçek de gezdik . 2020 corona sebebi ile buluşamadık . Beraber hayal kurmaya devam ediyoruz . Önceliğimiz, İtalya kıyılarına gitmek , sonra Atlantik ve bir dünya gezisi neden olmasın.
Yazı ve Fotoğraflar Oya Çetin© Copyright