Gezi Notları-2 : Panama- Panama City
Türkiye saatiyle sabaha karşı 01:40’da kalkan THY uçağımız yaklaşık 14 saatlik uçuştan sonra Kolombiya’nın başkenti Bogota’ya vardı.
Bogota’da bir saatlik bekleyişten sonra 1 saat 20 dakikalık uçuşla yerel saatle 10:30’da Panama’nın başkenti Panama City’e ulaştık. Panama’yla Türkiye arasında 8 saat fark bulunmakta (Türkiye 8 saat ileri)…
Hava yağmurlu olmasına rağmen sıcaklık 30 derece civarında ve nemliydi. Hava alanından şehre yolculuk yaklaşık yarım saat sürüyor. Taksi ücreti de sabit 30 usd. Panama’da tamamen usd kullanılıyor. Sadece para üstlerinde demir para olarak kendi paralarını kullanıyorlar. Yemyeşil bir doğası olan Panama City’nin şehir merkezine ulaştığımızda ise bizleri gökdelenler topluluğu karşılamakta. Devam eden inşaatlar var olmasına karşılık bitirilmeyi bekleyen bir o kadar yapı bulunmakta…
Otelimize yerleştikten sonra bir taksiyle eski şehire ulaştık. Burda taksilerde taksimetre bulunmuyor. Taksilere gideceğiniz yeri önceden söyleyip fiyatını öğrenmenizde yarar var. Taksi fiyatları genelde uygun, şehir içi ulaşım 5-10 usd arasında.
İki kilometre kare büyüklüğündeki eski şehir koruma altına alınmış. Eski evlerin birçoğunu yenilemişler, tabiki eski halleri korunarak. Binaların bir çoğu butik, hotel- restaurant ve bar olarak kullanılmakta. Ayrıca hediyelik eşya ve meşhur panama şapkalarını bulacağınız yerlerde mevcut. Panama şapkalarının fiyatları 20-50 USD arasında.
Daracık sokaklar ve bölgenin dar alana sıkışması nedeniyle eski şehire ulaşmak geceleyin trafikten dolayı nerdeyse imkansız. Bu alanın dışında ise tamamen farklı bir dünya var. Tamamen teneke ve sıvasız evlerle bölge adeta sarılmış vaziyette ve o sokaklara girdiğiniz an soyulmamanız nerdeyse imkansız. Bizim şoförümüz trafiği baypass etmek için o sokaklara girdiğinde ne demek istediğini gördük. Akşamları arabalar ışıkta durmak zorunda kalmasın diye kırmızı ışıklar iptal ediliyormuş.
Biz bu bölgede Tantalo’da öğlen yemeği yedik, Central Bistro’da bir şeyler içtik. Donde Jose isminde bir restaurantta akşam yemeği yedik.
Deniz mahsulleri bol ve bizden ucuz. Özellikle Panama usulu ceviche mutlaka denenmeli. Ayrıca Seko Herrerano isimli şeker kamışından yapılan rom benzeri bir içecekleri var. Süt ve buzla karıştığında ağızda ilginç bir tat bırakıyor. Bunun da denenmesi önerilir.
İkinci gün bir şoförlü araçla anlaştık. Panama Kanalı’na yola çıktık. Gemiler sabah 9 ve akşam üstü 3 den sonra kanala giriyorlarmış. Biz Kanaldan gemi geçişini göreceğiz diye hem sabah hem de öğleden sonra gitmemize rağmen kanaldan geçen gemileri göremedik. Denizcilik sektörünün düşüşte olması kanal geçiş sayısın da bir azalmaya neden olmuş izlenimi verdi. Panama Kanalı’nda 15 dakikalık bir film gösterisi ve müzesi dahil 15 usd ödedik. Aldığınız bileti tüm gün kullanabiliyorsunuz.
Öğlen yemeği için Amerikalıların kanaldan çıkarttığı toprakların doldurulmasıyla birbirlerine bağlanan adalara gittik. Buraya Causeway diyorlar. Güzel yürüyüş yolları ve cafeler var. Biz burda Miranchito’da yemek yedik. Yine tepeleme deniz ürünü dolu tabağımıza uygun bir fiyat verdik.
Kanal inşaası sırasında Amerikalılar için ayrı bir bölge yapılmış ve yerlilerin o bölgeye girmesi yasakmış. Şimdiyse o bölge de devlet daireleri bulunuyor. Kanala giderken önünden geçiyorsunuz.
Yeni şehir bölgesinde; Çoğunlukla yüksek binalar, büyük alışveriş merkezleri ve zincir oteller size sanki küçük Amerika’dasınız izlenimini veriyor. Ama bu binaların hemen arkasındaki teneke mahalleler sizi gerçekle yüzleştiriyor. Yeni şehirde yarım kalmış bir sürü inşaat göze çarpıyor. Panama Kanalı’ndan gelen gelirin düşmesinin etkileri mi? Bilemiyorum…
Panama’nın etrafında olan özellikle Karayip tarafındaki adalar dalış merakı olanlar için önerilmesine rağmen kısıtlı vaktimizden dolayı gezemedik. Panama gezisi yapmak isteyenlere mutlaka ülkenin bu bölgesini de programlarına almalarını öneririm. Yoksa Panama City için iki gün yeterli.
Diğer gezi notlarımızda görüşmek üzere….
